18-

1.5K 154 8
                                    

11.11.23
Neredeyse 7-8 ay sonra
Erez Şahin

Okulu seviyorum; yeni şeyler öğrenmek, arkadaşlar ve sınavlar vesaire hoşuma gider. Karakterim sayesinde de öyle çok kavgalım ya da bana kafayı takmış öğretmenlerim olmaz. Yine de bu, yaz tatili geldiğinde deliler gibi sevinebileceğim anlamına gelmiyor. Çünkü çoğu öğrenci gibi okuldan ziyade tatilini daha çok severim, ne olursa olsun.

"Erez Şahin," diyen hocayla ayağa kalkıp masaya yürüdüm. Karnemi verirken tebrik etmeyi unutmadı. Eh! Takdir belgesi almak kolay bir şov değil.

Sırama döndüğüm anda muhabbet kaldığı yerden devam etti, "Beyler çıktığımız gibi internet kafeye, lütfen lan."

"Ulan Yunus, bize yalvardığın kadar babana yalvarsaydın şimdiye yeni bilgisayarın olurdu. Ben ilk yemeğe gidelim derim aga, iş merkezindeki dönerci baba adam bizi bekler."

"Aynen oğlum ya! Karnım gurulduyor," diyen Harun ile güldük. Arkadaşın saat başı karnı guruldar.

"Erez," diyen İsmail ile bakışlar bana döndü. "Oğlum bari bugün gel ya. Lale nene yalnız kalabiliyor."

"Evet Erez ya. Bak ben gelir izin alırım Lale teyzeden, ne olur." Arkadaşlarımın beni bu kadar istemesinin sebebi oynadıkları oyunda ekip ne kadar kalabalıksa o kadar güzel olması.

"Nenem hiçbir zaman sıkıntı çıkarmıyor ki oğlum, hatta ona kalsa beni zorla dışarı gönderecek de... Aga bilmiyorum ya, çok uzun takılıyorsunuz. El başlamadan çıkınca da sövüyorsunuz. Sıkıcı geliyor bana."

"Ulan yavşak," diyen Osman kafama vurdu. "Sıkıcıymış. Sanki evde atom parçalıyor."

"Atom parçalamıyor, ama şarkı yapıyor. Adam haklı anasını satayım! Tamam, sövmek yok. Ne zaman istersen gidersin. Tek el oynamak istersen tek el, ikiyse iki. No dırdır." Kendinden ve herkesten emin konuşan Emin'le diğerlerine baktım, anında kabul ettiler.

"Tamam o zaman. Buradan dönerciye, sonra internet kafeye geçiyoruz öyle mi?" Beni onayladıkları sıra telefonumu çıkarıp neneme mesaj attım. Telefonumu tekrar cebime koyarken son kişi de karnesi almış, hoca konuşmasını yapıyordu.

"Kısacası seneye boku yedik," dedi Emin sinirle bacağını sallarken. "Büyük ihtimal açığa aldırıp bir yerde işe başlarım."

"Saçmalama anasını satayım! Ne işe başlaması? Oku, adam gibi mesleğin olsun."

"Babacım para yok, para. Bu sene ebemi sike sike aldılar paraları, ya seneye? Yok testiydi, yok kitabıydı. Sikseler okumam, Rafet ustanın yanına çırak olarak girerim daha çok kazancım olur." Emin'in sözlerine gram yorum yapmıyorum, çünkü çok haklı. Annesi babası zar zor çalışan insanlar, kırklarından sonra çocuk yaparlarsa... 

"Kardeşim zorlandığın yerde biz ne güne duruyoruz lan?.." Harun devam edemeden hocanın dağılabilirsiniz izniyle ayaklandık, ama yine de Harun susmadı.

Okuldan çıktığımızda muhabbet ilerlemiş, saçma konulara girmiştik. Dönerciye geldiğimizde ise Emin hemen Rafet ustayla muhabbete damlamış, işini garantiye aldırmaya çalışıyordu. Rafet usta buraların babası gibiydi, çoğu zaman öğrencilerden para almaz, direkt karınlarını doyururdu. Harçlığa ihtiyacı olan gençleri de yanına alıp hafif işler, çok paralar verirdi. Sonunda tam ekmeklerimizle masalara kurulmuş yemeğe başlamıştık.

"Okul maçlarını aksatmayalım oğlum, yazın arada antrenman yapalım." Konuşan Osman bana kırgın bakışlar atsa da umursamadım.

Genelde futbolu eğlencesine oynardım, ama müdür ve spor hocasına kalsa kesinlikle okulun ana maçlarına çıkmalıymışım. Çıkamam abicim, okul maçları için arada hafta sonlarımız, derslerimiz yeniyor. Benim mesleğimi elime alıp abime yardımcı olmam lazım, uğraşamam geleceği kesin olmayan sporla. Hem zaten abim de istemiyor.

Erez -erkek versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin