29-

1.1K 113 65
                                    

Düzenlenmemiştir.

8.12.23

Erez Şahin

Evin hoparlöründen çalan Rusça enerjik şarkıyla dans ederken bir yandan da ders çalışıyordum. Oturarak çalışmaya çalıştığımda odaklanamayan ben, saçma sapan dans hareketlerimi gerçekleştirirken tam yirmi dört paragraf ezberlemiştim. Matematik de en kolay böyle çalışıyor, özellikle sayıların da benimle dans ettiğini düşünürsem...

Etrafımda döndükten hemen sonra doğru olduğunu düşündüğüm şıkkı işaretleyip bitmiş test kitabını kapadım. Bedenimi dört yana sallarken salondan çıkıp ellerimi birbirine çırptım ve mutfağa girdim. Kendime kahve doldururken fırının üzerindeki saate bakmıştım, abimler birkaç dakika gelirler.

Sıradan bir doktor kontrolüne gitmişlerdi, yarım saat öce aradığımda Kartal abi her şey yolunda, gelince görüşürüz demişti. Onu tanıyorum, bize yalan söylemez. Yalan söylememek için susar, o sırada da zaten bir durum olduğunu anlayabiliyorum.

Yaman ailesi de sonunda defolup gitmişti. Her kapıyı açtığımda Erez! diye bağıran bir adet Ceylan Hanım, direkt gidenler arasındaydı. Duyduğum kadarıyla Amerika'daki evine geçmiş, bu sefer Mümtaz'ı darlıyorlar. Yani... Mümtaz pek de darlanıyormuş gibi değil ama olsun. Bir daha ailemden nah uzaklaşırım.

Kapı çaldığında kahve doldurduğum kupamı masaya bırakıp dış kapıya yaklaştım, dürbünden baktığımda bıkkınca kapıyı çalmaya devam eden Kartal abiyi gördüm. Gülerek açtım ve anında küfretti.

"Şarkın birinci kata kadar geliyor anasını satayım!" Söve söve koşarak banyoya girdi. Arkadan daha yavaş gelen abimi izledim, son merdiveni de tırmandığında durup soluklandı.

"Bu eve daha yukarı yapamazdık zaten. Bu ne ya? Direkt Çamlıca kulesinde yaşasaydık ya amına koyayım."

"Hopalla!" Bağrışımla bana bakıp dudağını ısırdı. "Kral hepten küfürbaz oldun he."

"Duyma sen duyma." Dibime gelip saçlarımı karıştırdı. Ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiğinde kafasını sallayarak şarkıya ayak uydurdu. "Ruslara sarmışsın gene, ders mi çalışıyordun?"

Konuşarak kapıyı kapadım, mutfakta Kartal abiye de kahve doldurup içeri geçtim. Koltuğa yayılmış abim, çalıştığım yerlere bakıyor, çözdüğüm testleri kontrol ediyordu. Sanki bu karışma mevzuları onu hasta etmiş gibiydi, yalan olduğu ortaya çıktığından beri -iki aydır- çok daha iyiydi, doktorlar kalbin kendi kendine iyileşmesine inanamıyorlar. Ben de okulun birkaç hafta içinde açılacağına inanamıyorum ya...

"Abi," dediğimde başını kaldırıp bana baktı, elindeki test kitabını sehpanın üzerine koydu. "Sana bir şey sormak istiyorum, ama hemen tepki verme."

"Tamam. Yarım saat sonra mı vereyim?" İğrenç esprisine göz devirirken o güldü. "Şaka şaka. Hadi söyle."

"Ben okula bıraksam olur mu?" Tepkisiz bir ifadeyle yüzüme bakmaya başladı an açıklama yaptım; "Mümtaz kendini spora adadı, Özgür desen işe girmiş. Bizim okuldan Emin de okul kayıtlarını tamamen doldurmuş! Eğer ben de..."

"Olmaz." Kestirip attığında iç çektim. Televizyonu açıp ayaklarını sehpaya uzattı. Bir dinleseydi ya... İçeri giren Kartal abiye anında kahvesini verdim, alıp abimin yanına oturdu. "Erez okulu bırakmak istiyormuş."

"Mantıklı." Kartal abinin yorumuyla ben sevinirken abim adamın ismini bağırarak ona döndü. "Ne? Bana da söyledi. Bir iki sene iyice para biriktirip..."

"Ulan paraya mı ihtiyacımız var?" Bağıran abim ikimize baktı. "Abim bir şeye ihtiyacın varsa söyle, ben hallederim."

"Sonra? Bundan birkaç sene sonra?" Kartal abinin sorusuyla abim daha da kaşlarını çattı. "Çocuk şimdiden çırak olup birkaç seneye bir işte ustalaşmayı istiyor. Ne var bunda?"

Erez -erkek versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin