13-

1.8K 186 37
                                    

5.11.23

Sene 2008
Perez 6, Erez 2 yaş.

Melike Hanım yataktan kalktığında hızlıca banyoya yürüyüp elini yüzünü yıkamış, ilk oğlu Perez'in yanına gitmişti. Daha altı yaşındaki küçük çocuk, yayılarak yattığı koltukta örtüyü tamamen bir kenara fırlatmıştı.

"Perez hadi kalk oğlum," diyen Melike Hanım, oğlunun saçlarını okşadı. "Hadi Perez, kalkma vakti."

Aslında saat hiç de altı yaşındaki bir çocuk için kalkma vakti değildi, daha güneş yeni doğuyordu. Uyku sersemi Perez sonunda annesinin gıdıklamalarına cevap olarak gözlerini açtı, yarı karanlıktaki annesine baktı.

"Günaydın," diyen kadın dizlerin üzerinden kalktı. "Hadi elini yüzünü yıka ve mutfağa gel."

"Neden?" Oğlunun sorusuna cevap vermeyen kadın mutfağa girip bir sigara yaktı.

Anlamıştı Perez, yine ders verecekti annesi ona. Mızmızlanarak yatağından kalkıp banyoya geçti, elini yüzünü yıkarken lavaboya yetişmek için çıktığı tabureden düşmemeye gayret ediyordu. Sonunda annesinin yanına mutfağa geçtiğinde genç kadın sigarasını bitirmişti.

"Her sabah erkenden kalkıp kahvaltı hazırlamalısın ki ev ahalisini uyandırabilesin, tembellik olmasın." Genç kadın, karşısındakinin altı yaşındaki çocuğu olduğunu umursamadan onun eline çaydanlığın altını verdi. "İlk önce çay demlemekle başlamalısın."

"Ama uykum var," diyen Perez, annesinin gözlerine bakıyordu. Bir umut, belki uyumasına izin verir düşünceleriyle kahve gözlerini annesinin gözlerinden çekmiyordu.

"Ben de bayılmıyorum, ama yapmak zorundayız. Hadi." Perez daha boşken ağır olan çaydanlığa su doldurdu. Annesinin göstermesiyle ateşin üzerine yerleştirip ateşi de açtı. "Aferin. Şimdi dolabı açıp kahvaltılıkları çıkar."

"Neden sen yapmıyorsun?"

"Ben zaten biliyorum, senin öğrenmen için."

Ağlamak istedi Perez. Elleri ona göre büyük gelen tabakları tutarken gözleri de yaşlarına tutunuyordu. Uykusu vardı. Dün bebek kardeşi inat etmiş, bir gram uyumamıştı. Tüm gece nenesiyle beraber küçük bebeği uyutmaya çalışmışlardı, ama hayır, bebeğin istediği ne nene ne de abi kucağıydı, sadece annesinin kokusuna hasretti. Sabaha doğru zar zor uyuyan Perez'se annesi sayesinde sabahın ilk ışıklarında kalkmıştı. Keşke nenesi birazcık duysaydı, Perez'i en güzle o koruyordu.

"Şimdi domatesleri ve salatalıkları çıkar." Kadın yeni bir sigara yakarken içinden kaderine sövüyordu.

"Kaç tane?"

"Ne kadar yemek istiyorsun?" Kadına göre davranışı doğruydu. Eğer ona bir şey olursa bütün yük Perez'e kalacaktı, gerçekten evin babası olmak zorundaydı. Kahvaltı kurmayı, akşam yemeği pişirmeyi ve dahasını şimdiden bilmeliydi.

"Yemek istemiyorum, uyumak istiyorum."

"Sen bir babasın Perez; babaların erken kalkıp ailesi için çalışmalı." Perez, annesinin sözünden sonra parmaklarına bakıp yediyi işaret ederek annesine gösterdi.

"Ama daha altı yaşımdayım."

"Perez!" Kadının yüksek desibelli sesi, uyuyan bebeği uyandırmaya yetmişti. "Babasın sen! Baba olmak zorundasın! Babana, nenene ve kardeşine babalık yapmak zorundasın. Başka seçeneğin yok."

Annesinin ona bağırmasından nefret ediyordu, babasının çocuk gibi davranmasından nefret ediyordu, kardeşinden nefret ediyordu, nenesinin sağır olmasından nefret ediyordu. En çok da doğduğu için nefret ediyordu Perez.

Erez -erkek versiyon-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin