KARAHAN

5.3K 150 4
                                    

   Daha bilincim yerine gelmeden hissetmeye başladığım şey.. Etimde hareket eden soğukluk. Sağ üst bacağımda usulca aşağıya inen ince bir sızı. Vücudumun her yerinin ağrımasını düşünürsek, çok da önemsenmeyecek bir ağrı ama o soğuk metalin verdiği his..

    Gözlerimi açmaya zorladım. Bu sefer hangi işkencenin göbeğindeyim bileyim en azından. Tek gözüm hiç açılmadı bile. Gördüğüm tek şey yıkık dökük bir duvar. Ve burnumda kan kokusu. Ya benim yada arkadaşlarımın.. Henüz uyandığımı fark edememiş olacaklar ki, konuşmalarını kesmediler. "Doğdor ayılt şunu, böyle dadı çıkmıyor "dedi biri. Kadın mı erkek mi anlaşılmayan bir ses " uyanır şimdi" diye cevap verdi. Uyandığımı anlamazlarsa duyacaklarım işime yarar diyordum ki, göz kapağımı biri yukarı kaldırdı. Bir Işığı gözüme dayadığı için hiç bişey göremedim. "Uyanmış misafir" diye dümdüz konuştu.

Kan beynime sıçradı. " Biz buranın sahipleriyiz, siz it sürüsü asıl misafir" dediğimi biliyorum. Bacağımdaki bıçağın soğuğunu daha derinde hissettim. Yalnız bir tuhaflık vardı. Olması gerektiği kadar acıtmıyordu. Yerimden kalkmayı denedim. Zincirlendiğim metal masa titredi ama beni bırakmadı.

   Odanın köşesinden kahkahayla karışık bişey söylendi." ooo komutan hala mı kahramanlık peşindesin " O itti bu. Günlerdir bizi işkenceden işkenceye sokan hayvan. Ben Karahan Efsunlu. Timim ile pusuya düştüğümde, tek dileğim namerdin eline düşmeden can vermekti. Olmadı.

    Biri homurdandı " hayvan gibi bağırması gerekmiyor muydu bunun. Niye sesini karşı dağdakiler duymuyor,ver şu bıçağı " .

   Ölümüm yakın biliyorum. Yoksa acının bu kadar az olması normal değil. Bilincim gidip geldi. Er yada geç bu boktan iş bitecek.

   "Manzara acıktırdı, yemek hazır mı doğdorrr" diyip gülen hayvan ve bir kapı sesi. Sonrası karanlık. Derinlerden bi yerden bi ses bişeyler diyordu ama tam kavrayamıyordum.

   "Bağır komutan,acımıyor ama bağır ki seni buradan daha az hasarla gönderebileyim " Sanki mümkün gibi kaşlarımı çattım. Bakabildiğim tek gözle yüzünü görmeye çalıştım. Çul çaputla sarılmış bir kafa ve yüz. Hiç bişey belli değil, çaputlar nerdeyse her tarafını kapatıyor, zincirli olduğum için doğrulamıyordum zaten, bu da bana duyduğum şeylerin gerçekliğini sorgulatıyordu. Hoş bu ibneye inanacak değilim ya. Ağzımı açsam da sesim çıkmadı. Çıksaydı da sadece küfür ederdim. Bu zevki tattırmayacaktım itin döllerine.

  "Vakit yok yüzbaşı, işimi zora koşma " dedi. Türkçesi kırık, kadın mı erkek mi belli değildi. Cevabım oldukça tatminkardı : " Senin cibilliyetini si..keyim dönme, çöz bi beni de, bağırmak nasıl oluyor göstereyim" Bir an bi sessizlik oldu. Fısıltı gibi bir ses duydum. "Dönme mi " dedi sessizce, gülüyor mu sinirleniyor mu belli değil gerzeğin. Çokta şeyimde sanki. Bunlar küfür duymaktan zevk alan müsvetteler nasılsa. Serum kablolarına bişeyler yaptı. Pis çapulların kokusu burnuma doldu. Tam göremesem de kulağıma doğru eğildi. Gözlerimi kapatıp kendimi kastım. Eli pençe gibi çenemi tuttu hafif yana çevirmeye çalıştı başımı. Bu kadar kasılmış vücudu hareket ettirebileceğini sanması beni güldürdü. Kulağımı mı kesecekti. Ne bok yapıyor bu derken, bulutların üstüne yükseldim. Ölüm böyle bişey herhal. Burnuma ferah bi deniz kokusu doldu. Deniz mi desem portakal limon mu desem. Bu ne böyle amk. Cennete hemen mi gidiyoruz. Bu iş bukadar kolay olmamalıydı sanki. Çok uzaklardan yumuşak bi ses duydum "Vatanımıza selam söyle komutan " 

AY'DANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin