TİMİN KURTULUŞU

3.6K 121 3
                                    


Tahmin ettiğim üzere o iş okadar kolay değildi ve ben cennete gitmemiştim. Gözlerimi açtığımda iyot kokan beyaz bir odadaydım ve her yerim kırılmış gibi ağrıyordu. İşkenceden sonra bile bu kadar ağrım olmamıştı. Etrafta biri var mı diye doğrulmaya çalıştım. Yatağa bağlı değildim ve burası bir hastane odasıydı. Çok mantıksız. Buraya nasıl geldim noldu..Hiçbirşey yok. Yanımdaki sandalyede uyuyan askeri dürttüm. Uyanması ile ayağa kalkıp, selamını verdi. "Doktoru çağırayım komutanım" diyerek çıkıyordu ki. "Asker nolduğunu bilen birini bul " diye bağırdım. Umarım duymuştur. Normalde bir posta azar kayardım ama başım çatlıyor. O cehennemden çıktım ama tek mi çıktım. Ne iş dönüyor. Bacağım da sızım sızım sızlıyor zaten. Tam homurdanırken, bebek girdi içeri.

-Geçmiş olsun komutanım

-Sağol asker, timin geri kalanı nerde ve nasıl

-Üç beş önemsiz yarası olan var ama herkes iyi. En derin yara sizde komutanım

-çağır. Hepsini göreceğim

-komutanım daha yeni uyandınız. Herkesin girmesine doktorlar izin vermezler

-çağır asker

Bağırmamla selam durup çıktı bebek.

Timuçin BEBAK, soyisim benzerliğinden bebek diyorduk. Lakabına oldukça ters bi yapıda, iri yarı bi adamdı bebek. Fazlasıyla sert duruşu,herkese bir adım geri attırıyor, herkes bi çekiniyordu bebekten. Timin en sessizi,aynı zamanda en iyi silah kullananı.

14 kişi odaya tek tek girince, ufaktan keyfim yerine geldi. Herkes iyidi. Bu sefer de yırtmıştık. Şimdi şu s.kik olayı anlama zamanı.

-O bok çukurundan nasıl çıktık biz

Mert atladı bi anda ;

- komutanım vallahi hızır gökten indi desek yeridir

-Düzgün anlatın lan şunu. Miray sen anlat

Miray her daim en sakin en aklı başında olanlardan biriydi. En gerçekçi anlatan o olacaktır muhtemelen.

-Emredin komutanım. Timi iki gruba bölmüşler. Bizde çıkınca anladık. 7 miz bir odada 7 miz bir odada bağlıydık. Bir sizi ayırmışlar. Hepimiz o işkence masasından geçtik. Allahın işi hiç birimiz dayanılmayacak bir acı çekmemişiz komutanım. Sizi görene kadar, şansımız yaver gitti bile diyorduk. Cam olmadığı için kaç gün kaldık ettik bilmiyoruz. İtlerden biri beni odadan çıkardı. Elim ayağım bağlı sürükledi, bir ateşin yanına fırlattı.

Miray derin bi nefes aldı. Herkes başını yere eğmişti. Miraya kimse nolduğunu sormamıştı. Sorulmayacak şeyler yaşamıştı belli ki. Ama emir demiri keserdi. Komutan Miray a anlattıyordu olayı. Belki de en anlatmaması gereken kişiye.

Mert dayanamadı araya girdi.

- komutanım ben anlata...

Sesim kontrolsüz yükseldi.

- sana kim konuş dedi asker .. Miray detay vererek devam et, nerden ne ipucu çıkacak belli olmaz.

Herkes Miray dan daha farklı bir tepki beklerken Miray devam etti.

-Ateşin yanında içip eğleniyorlardı güya. Beni de meze etmeyi düşünmüşler. Bişeyler yapmayı denediler, karşı koyamadım. Zincirlenmiştim. Yaklaşan birine kafayı gömüyordum ki arkamdan biri saçımı çekince vuramadım. rahat dur dedi bana. Burayı anlatıyorum çünkü bu kişi bi tuhaftı. Çaputtan adam gibiydi. Erkek desem değil ,kadın desem çok kuvvetli. Değişikti yani. Diğer adamlar "gralsın doğdtor" dedi. cinsiyetini çözemedim. Daha önce de işkence odasında görmüşüz hepimiz onu. Aramızda konuşurken anladık. Diğer it dölü yerde sıkıştırmıştı ki beni, doktor yemek yiyin de belinize kuvvet gelsin, karı kaçmıyor ya diye yemeği attı önlerine. Beni bırakıp yemeğe başladılar. Biri bana da birkaç kaşık yedirince, doktor ayağıyla vurdu ona. Kimin malını kime yediriyorsun diye kızdı. Gerisi allak bullak komutanım. biri geldi beni sırtladı. Kendime geldiğimde hastanedeydim.

Sözlerini bitirdiğinde herkes şok olmuş bi şekilde Miray'a bakıyordu. Ula bu ne boktu başlarına böyle. Başına gelenler yüzünden kimse Miray'ın tavuğuna kış demiyordu kaç gündür. Oturdukları sandalyeleri ona vermiş, kendileri saatlerce ayakta durmuş ama onu uyutmuşlardı. Sarma seviyor diye hastaneye el yapımı sarma getirmişlerdi. Zerre gülmemişti Miray. Şimdiyse aslında pekte bişey olmadığını öğreniyorlardı. Ulan kadın yürümemişti bile. Sırtlamış indirmişlerdi dağdan. Bunun acısını elbet çıkartacaklardı.

Miray sözü bitince, kaya gibi sert duruyordu. Arkadaşlarının haline gülesi gelse de dümdüz durdu. Ağzına edeceklerdi ama olsundu. Herkes gözleri dolsun diye beklerken, nerdeyse timin geri kalanının gözleri dolacaktı sinirden..Ayrıca o gözleri dolacak kadın değildi, utanılacak bişey de yaşamamıştı. Sadece bunları konuşmayı gereksiz buldu. Zaten çok konuşan biri de değildi. Ne zaman tutsak olsa, yaşayabileceği şeyler arkadaşlarını tedirgin ediyordu. Bıkmıştı. Yaptığı hoş bir şaka değildi ama durumu kanıksarlardı belki. Çünkü kendisi için geçerli olan ihtimaller erkekler için de geçerliydi. Dönüp bunu dese bir sürü tatava dinleyecekti. Hepsi tecavüze uğradığını sanıyordu zaten. Oyüzden kimsenin ne düşündüğünü umursamadan işine bakıyordu. O günden beri herkesin kendine acıyarak baktığının farkındaydı ama ses etmedi. Hatta durumdan faydalandı. Çay çorba getirtti arkadaşlarına. Zaten kime nazı geçerdi ki başka. Kendi kendine kaldığında pis pis sırıtıyordu.

Komutan bundan bi bok anlamıyordu. Ne s.kimsonik iş lan bu böyle diye düşündü. Aslında kızgındı ama etrafta sorumlu tutacağı kimse yoktu kendinden başka.

-Ulan bu işi tam anlatacak biri yok mu dedi.

Timuçin selamını verip ;

-Komutanım Miray'ın bağırmaları kesilince biz öldü dedik. Kapı açıldı. Bize işkence eden doktor tek girdi içeri. Hepimize bir iğne yaptı çıktı. Aynısını Mitatlara da yapmış. Ne kadar süre geçti bilmiyorum tekrar geldi. Hepimizin zinciri açtı. Komutanın odasının anahtarı yok. Kapıyı kırın. Kadın ilerde baygın, sağlam biri benle gelsin ki taşıyabilsin dedi. Komutanı sedyeyle taşıyın, kan damlatmayın sizi bulurlar dedi. Boyu benden kısa, çelimsiz bişeydi. Punduna getirip, zinciri boynuna geçiriyordum ki, o zinciri benim boynuma doladı. Arkama geçti, enseme silahı dayadı. beni kendine kalkan yaptı. Hoş zaten ona çevirecek silahımız da yoktu ya.. Kusura bakmayın ama ayı gibi gücü vardı. Sonra sizi sedyeye yatırdı arkadaşlar. Mertte mirayı sırtladı. Herkes çıktı evden. En son benle doktor çıktı. Gece olduğunu o zaman anladık. bir pusula fırlattı yere. Kuzey batıyı takip edin. Uçurumun sol tarafından aşağı inecek yol var. Yol üstünde söğüt ağacının altında telsiz bulursunuz. Gün doğmuşsa telsizi kullanmayın saklanın geceyi bekleyin. Doğmamışsa yardım isteyin dedi. Geri dönüp beni öldürmekle vakit kaybetmeyin zaten hiç birinizin silahı yok, Silahsız da sittin sene öldüremezsiniz dedi. Çok tereddüt ettik ama her türlü ölmüş kabul ettik kendimizi. Dinledik doktoru. Gün doğmadan dediği uçurumu da söğüdü de telsizi de bulduk. Frekansı bizim hattı komutanım. Gerisi malum..

Komutan gözleri kapadı. Önce şuradan bi çıkayım diye düşündü ama bacağının ağrısı dayanılır gibi değildi. O arada gelen doktora göre, sağ bacaktaki tendonlarda kesi vardı ama çok düzgün bi şekilde kesilmişti. Doktor bunu şüpheli buldu. Ya çok iyi kesen bir bıçak yada bistüri ile parçalanmadan kesilmiş olabilir dedi. İşkence eden doktor değil miydi zaten. Bu çok normal. Bir yandan da kendilerini bırakmıştı o doktor. Pis kokular geliyordu burnuna komutanın ama kalkamıyordu yerinden. Bacağına dikiş atılmış, alçıya alınmıştı. Bu da en az 3 ay yatak demekti.

AY'DANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin