KARAHAN'IN CEHENNEMİ

990 100 47
                                    


    Akşam yemeği saati geldi. Karahan bir umut yemektedir diye yemekhaneye gitti. Aylar önce Aydan'ın oturduğu köşede Timuçin tek başına yemek yiyordu. Kimseye bakmadan tek kelam etmeden... Timuçin'in karşısına oturdu Karahan, Timuçin başını kaldırdı baktı bi komutana, sonra yemeğine devam etti. Ne Timuçin ne Karahan tek kelime etmedi. Yemeğin sonuna doğru, bir asker elinde pastayla içeri girdiğinde, kimse askerin elindeki pastayı Miray'ın önüne koyacağını düşünmüyordu. "Komutanım doğum gününüz kutlu olsun, bu saatte getirmem tembihlenmişti " dediğinde Miray'ın ağzı şaşkınlıkla aralandı. Timuçin'e baktı. Sessizce yemeğini yemeye devam ediyodu bebek. Kafasını bile kaldırmadı. Sonra kalkıp kimseye bakmadan çıktı.

    Aradan günler geçti. Aydan'dan tek haber yok. Karahan ne zaman gözlerini kapatsa, karşısında Aydan'ın kırgınlık ve acıyla bakan gözlerini görüyor. Ne yapsa geçmiyor boğazındaki yumru. Hiç bişeye pişman değildi ama o lafı ölseydi de etmeseydi. Tek özrü o söze olacaktı. Nasıl ağzından çıktığını bilmiyordu. Canı çok yanınca , can yakıyordu. Kontrolsüzdü. Dilinin öfkesinin ayarı yoktu. Hayatında, bunu önemseyecek kadar değer verdiği kimsesi de olmamıştı. Düz bir adamdı. Hayatı işinden oluşan dümdüz bir adam.

    Günler haftaları kovalarken, operasyonlarda Aydan'ı aradı gözleri Karahan'ın. Timuçin'le mesafeli ama eskiye göre daha iyi bir iletişimleri vardı. O olaydan sonra kimseyle eskisi gibi değildi zaten Timuçin. Neşesi kaçmış, baharı solmuş gibiydi. Miray ne kadar konuşturmaya çalışsa da Timuçin de tık yoktu. Soğuk tek kelimeden ibaret cevaplar veriyordu. Mitat'a Mert'e de farklı değildi. Aslında tepkili değildi ama içinden gelmiyordu. Aydan gittikten 1 ay sonra gerçekten Timuçin'e haber yollamıştı. Hala istiyorsa bi dakika daha durmasın gelsin diye. Ama Timuçin Aydan'ın böyle ayrıcalıklar yaptırmasını da istemedi ,kendi için.. Aydan'ın burayla ve buradakilerle ne kadar az iletişimi olursa ,okadar çabuk iyileşirdi. Kendisini sürekli görürse sürekli hatırlardı. Böyle aptal bişeye sebep olduğu için kendi kendini tüketiyordu zaten. Bok vardı bi kadını mutlu edeceğim diye ortalığı sikip atmıştı.

    Asıl zor günler Karahan içindi. Her gece başka bir kabus görüyordu. Kimisinde elleriyle Aydan'ı boğuyordu. Tam da kendisine en içten şekilde gülerken, kollarını açıp kendisine doğru gelirken, Karahan tetiği çekiyor ve Aydan'ın gülen yüzü soluyor, kana bulanıyordu. Kimisinde, birileri Aydan'ı döverken, yüzü gözü şişmiş halde görüyor, Aydan gözlerini Karahan'a dikip, "vatan için çektiklerimle, artık mı oldum yüzbaşı" , diyodu. Bazen uykusunda , Aydan'ın kokusu geliyor gibi oluyor, anında gözlerini açıp, sağını solunu yokluyor, her tarafa bakıyordu Karahan. Sanırım en kötüsü onu bulamadığı bu anlardı. Zaten sonrasında uyuması mümkün olmuyordu. Önceden de herşey siyah beyazdı. Ama artık beyazda yoktu, herşey siyahtı. Karahan daha asabi, daha öfkeli, daha çabuk sinirlenir olmuştu. Yorgunlukla uyuyabilsin diye, deli gibi spor yapıyor ama yine de uykuya dalmakta zorlanıyordu. Her operasyona bir umut Aydan'a rastlar diye çıkıyordu. Bilerek pusuya gittiği olmuştu, Aydan kurtarmaya gelir diye. Ama gelmedi. Gelmezdi de. Kendisi de olsa gelmezdi. Çok uğraştı Karahan. Bütün gücünü rütbesini kullandı. Tanıdık tanımadık herkese sordu soruşturdu. Ya kimse bilmiyordu yada bileninde bilmemesi sağlanmıştı. Tek haber alamadı. Bir Allah'ın kulundan ismi duymadı. Selami albaya bile sordu bi cesaret. Dümdüz bakıp, gizli bilgi dedi albay. Bir kabus sonrası, gecenin bir körü Timuçin'i uyandırmıştı Karahan. "Söyle nolur söyle, nerdeyse gider bulurum. Affetmese de iyi olduğunu bilirim" dedi. Bilmiyorum dedi Timuçin. Aylardır haber almadım dedi. Böyle anlarda Aydan'ın ona söylediklerini hatırlıyordu. Bulamazsın beni demişti, kollarının arasından çıkarma beni, çıkarırsan tozumu bulamazsın demişti. Ozaman leyla gibiydi yüzbaşı. Aydan'ın dediklerinde bu kadar ciddi olduğunu anlayamamıştı. Zaten bukadar düşkün olduğunun da farkında değildi. Burnunun direği sızlıyordu. Sağ mıydı, dağda mıydı, işkence mi görüyordu yine, başına bişey gelmiş miydi. Keşke böyle bir işte olmasaydı Aydan.. Asker olmasaydı. Kendisinin güvenemeyeceği tek çizgide yürüyordu. İsteyerek olmuyordu bu güvensizlik anları. İhtimaller bile delirtiyordu Karahan'ı.

AY'DANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin