Pansy ve helen o akşamı bayağı güzel geçirmişlerdi. Sabah olmuştu. Bir hafta bekleyeceklerdi turnuvaya kimin katıldığını.
PP: Neden konuşmuyorsun Helen?
Helen pansy'e baktı. Ciddi misin bakışıydı bu. Yanlarına Draco astoria ve blaize geldi.
BZ: dün yakın arkadaşımıza büyü yaptın adını bilmediğimiz kız
PP: Adını bilmediğim kız ne lan.
Helen sırıtmıştı. Ondan kat ve kat güçlü olan birine kafa tutmak pek iyi bir davranış değildi. Helen asasını çıkardı. Arkadan gelen ses ile asasını olduğu yere koydu ve sesin geldiği yöne baktı.
FD: HELEN MÜDİRE ÇAĞIRIYOR!
Helen onayladı ve fleur'un yanına yürümeye başladı. Arkadan gelen sesler onları sinir ettiğini kanıtlıyordu. Pansy kızı korumaya geçti.
PP: eğer biraz daha gevşek gevşek konuşursanız ağzınıza avadayı ben sokucam!
Helen gülmüştü. Fleur ile beraber müdirenin olduğu odaya gitmişlerdi. İçeri girdiklerinde yanlarında narcissa vardı. Helen nazikçe bir reverans yaptı ve annesine döndü.
HM: annecim dün yazdığın mektubu okudum. Ama geleceğini yazmamıştın?
NM: evet güzel kızım. Sana sürpriz olsun istedim. Umarım yapabilmişimdir.
Helen güldü. O sırada Narcissa cebinden yeşil kadife bir kutu çıkardı.
NM: bu güzel kızım bir hatıra. Bana annemden kaldı ve bana bir kızım olursa ona vermemi söylemişti. Artık senindir.
Helen kutuyu eline aldı. İçinde alt tarafı siyah üst tarafı yeşil olan bir taş ve onu üstten alta kadar dolanan bir yılan vardı.
HM: anne bu çok güzel... Teşekkür ederim!
NM: Şimdi kardeşini ziyaret etmem gerekli tatlım. Sonra odana geleceğim.
Helen eğilmişti. Müdire ikisine gülerek bakıyordu. Sonunda Helen ve fleur odadan çıktılar.
FD: annenin zevki çok güzelmiş.
HM: mirasmış..
Helen ani bir şekilde durmuştu. Aynı şekilde fleur'da.
HM: takar mısın?
Fleur gülümsedi ve kızın kolyesini alıp boynuna taktı. Helen kıza baktı ve kolyeyi incelemeye başladı.
HM: çok güzel!
FD: Helen ben açım ve yemeğe geç kalmak üzereyiz.
HM: koş!
Helen ve fleur koşmaya başlamışlardı. Salonun önüne geldiklerinde durmuşlardı. Etrafta hiç öğrenci yoktu ve kapı kapalıydı.
HM: geç kaldık içeri cisimlenmemiz lazım.
FD: kusma ihtimalim?
HM: oldukça yüksek ama girmemiz lazım yoksa Müdire oldukça iğrenç bir ceza verir...
Fleur onaylamıştı. Helen içeriyi gözetledi ve boş bir yer buldu. Fleur'a elini uzattı. Fleur elini sıkıca tutunca ikisini masaya cisimledi. Cisimlenmesi kendine özel bir renge sahipti. Herkes göremezdi.
İçeriye cisimlendiklerinde fleur hemen bir elini karnına diğer elini dudağına atmıştı. Helen ise normal bir şekilde duruyordu. Müdire ikisine baktı ve sonra yeniden önüne döndü. Masalar arasından sadece 1 tanesi fark etmişti. O da slytherin masasından başkası değildi.
MR: o iki kızın orada olduklarını hatırlamıyorum
PP: yanlış görmüşsündür matt
AG: çok konuşuyorsun ve oldukça boş konuşuyorsun pansy parkinson!
Pansy gözlerini devirmişti. Bütün ekip olarak kapüşonu kapalı olan kızı izliyorlardı. Konuşmaları bitmişti ve yemek saati gelmişti. Pansy ayağa kalktı ve kızların yanına gitti. O sırada fleur'uda bir hogwarts'lı öğrenci almıştı.
PP: dışarıya çıkalım mı?
Helen ayağa kalkmıştı. Pansy'nin koluna girdi ve dışarıya yöneldi. Gülüyorlardı. Kapıya ulaştıklarında önlerine geçen kişiler sorun çıkarmıştı. Helen asasına uzandı.
PP: sakin ol. Önümüzden çekilir misiniz Mattheo ve Draco?
Draco ve Mattheo aynı şekilde durmaya devam etmişlerdi. Helen sesli bir şekile nefes verdi. Pansy'nin kolundan çıktı ve elini tuttu. Draco'yu omzundan itti ve dışarı çıktı. İlk adımını attığı yer baykuş evi olmuştu.
PP: ikizine çok kaba davranıyorsun Helen.
HM: benim hakkımda ne düşündüklerini bilsen böyle demezdin...
.
.
.
End.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malfoy's
Fanfiction"Eğil" dedim sertçe. Diz çökmesini istiyordum. Yenilgiyi kabul etmesini ve kraliçesine saygı göstermesini. Eğildi. Dizlerinin üzerine çöktü. Ve yeminini etti. "Canımın, malımın ve ruhumun üzerine yemin ederim ki... Bu bir yenilgiydi..."