~>Five'ın gözünden
Helen bulutla yukarı çıktığında Tom'un yüzüne döndüm.
FH: Kız reşit değilken hangi akılla ölüm yiyen işareti almasını sağladın lan mal!
TR: Ben mi istedim sanıyorsun!
DM: İstemezsen yapmazlardı! Kız o lanet eve gelmeden önce birde lanet yemiş lan!
Tom şaşkınlığa düşmüştü.
FH: Bilmiyordun değil mi? O kızı o yerde öküz kadar acı çektiğini bilmiyordun. HELEN 1 HAFTA İÇİNDE 3 LANET YEDİ LAN! Kız iyileşmeden başka yara açtın! Bide müstakbel eşisin.
DM: Kız kardeşimin yanına bile yaklaşmayın. Sen ve diğerleri.
TR: Hayır.
FH: Ne hayırı lan hıyar! Eşine daha ne olduğunu bilmeyen birisin. Abisi bile yeni bulmuş kızı. Azıcık değer versen ölürdün değil mi? Azıcık düşünsen biraz kızla sohbet etsen. Ama yok! Sen ancak evlenmek üzereyken Astoria ile yat!
Tom susmuş bizi dinliyordu. Herhangi bir duygu göstermiyordu. AH!? Bu duygusuzdan ne beklersin ki!
Draco ile odadan çıktık. Helen'in söylediği büyüyü söyledik ve Helen'in arkasından gitmeye başladık. Tabii ki düşündüğümüz gibi Helen direkt güneşe bakan bir dağın başına gitmişti. Yavaşça yanına indik. O sırada yanında biri daha olduğunu gördük...
Mattheo.
MR: O eski kızı özlüyorum. Katil işlerinden uzak. Tatlı kızı...
Helen sadece dinliyordu. Mattheo aynı anda hem konuşuyor hemde yaralarını sarıyordu.
MR: Yemekten sonra bana mektup yazan saatlerce oyunlar oynadığımız kızı...
Helen ağlamaya başladı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ve onu yine teselli eden Mattheo oldu.
MR: Herşey tek bir duygunun bitmesi ile başlayacak Helen... Duygularını kontrol et.
Helen daha şiddetli ağlamaya başladığında draco yanlarına koştu ve ardından bende gittim. Draco koşarak Helen'e sarıldığında bende yanlarına geldim ve bende onlara sarıldım.
Draco dizini çizmişti. Bende sinirden tırnaklarımı derime saplamıştım. Mattheo ise bir dövüşten çıkmış olmalıydı.
Helen konuşmaya başladı. Daha doğrusu şarkı söylemeye.
HM: Çiçek parılda... Bolca ışılda... Dön bak geçmişe.. Getir onu bana.
Helen'in saçları bir anda uzadı ve etrafımızı sardı.
HM: yaraları onar... Savrulsun kader. Kaybımı kurtar, bana ait şeyi... Getir bana...
Ve bum! Yaralarımız iyileşmişti. Aynı şekilde Helen'de oldukça iyiydi. Saçları uzun formunda kaldı ama ışıldaması gitti. Helen gözlerini açtı ve bize gülümsedi.
FH: Rapunzel gibisin!
MR: Saçların çok güzel...
DM: Saçını örebilir miyiz?
HM: Ya tabii ki! Ama sonra şimdilik biraz işim var. Biriyle buluşmam gerekli.
MR ve DM: Kim o?
HM: Kim olduğu sır kalsın. Okul dışında işlerim var. Halledip gelirim.
MR: Tamam en azından nerede olacağını söyle. Uzun sürdüğünde gelip bakarız.
HM: Karanlık ormana gidiyorum? Sence gelebilir misin?
Hepimiz sustuk.
HM: Teşekkür ederim canlarım.
Helen bir anda yok oldu. Hani toz ol deyimi vardır ya. Hah aynen öyle.
.
.
.
End.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malfoy's
Fanfiction"Eğil" dedim sertçe. Diz çökmesini istiyordum. Yenilgiyi kabul etmesini ve kraliçesine saygı göstermesini. Eğildi. Dizlerinin üzerine çöktü. Ve yeminini etti. "Canımın, malımın ve ruhumun üzerine yemin ederim ki... Bu bir yenilgiydi..."