Korku, insana her şeyi yaptırabilecek , aynı zamanda hiçbir şey yaptıramayacak bir duygudur. Korku , insanın aklını durduruyor, mantığını kaybettiriyor, düşünme yetisini kullanmayı engelliyordu.
Bazısı o an hissettiği korkuyla mantıklı düşünemiyor , ne dense yapabilecek hale geliyor. Bazısıysa korkuyu öyle bir hissediyor ki donup tek yapabildiği ihtimalleri düşünmek oluyor. Tabi bu korkusunu daha da arttırıyor belki de panik atak geçirmesine sebep oluyordu.
Ben 12 yaşında o korkuyu öyle bir hissetmiştim ki beynim durmuştu, kalbim atmıyordu sanki, vücudum donmuş haldeydi. Sadece öylece durup olacakları bekliyordum...
Aklımda sorular dönüp dolaşıyordu: Neler oluyordu? Neredeydim? Buraya nasıl gelmiştim? Bana ne olacaktı? Beni en çok korkutan soruda şuydu: Ölecek miydim? Ölmek için çok küçük değil miydim? Ya canım yanarsa? Çocuklar acıya dayanamaz ki... Hem benim canım yanarsa ağlarım ki!
28 Kasım Çarşamba günü , bedenimde bir lekeye sahip olduğum o karanlık gece;
Neredeydim ben? Bu karanlık odada ne işim vardı? Korkuyorum... Ben karanlık gecelerden çok korkuyorum... Ne yapacağımı bilmiyordum. Bilmediğim bir odada yapayalnızdım. Bir çocuk yalnızken ne yapardı ki? Nasıl gelmiştim ki buraya? Kim getirmişti beni? Herkes neredeydi?
Kafamda dönüp duran soruları cevaplayamadıkça daha da geriliyordum korkum gittikçe artarak panik atağa dönüşüyordu. Göğsüm sıkışıyor, kalbim hızlı hızlı çarpıyordu, gözlerim doluyordu fakat ben ağlamaya bile korktuğum için sesimi çıkaramıyordum...
Bir anda odanın kapısından bir tıkırtı sesi geldi duvarın köşesine çökmüş bir şekilde oturuyordum. Dizlerimi kendime çektim korkuyla kapıya yöneldi bakışlarım. Anahtar sesi geliyordu biri kapıyı açmaya çalışıyordu. Öyle korkmuştum ki deli gibi anne diye çığlık atmaya başlamıştım. "ANNE! ANNE NERDESİN? YARDIM ET ÇOK KORKUYORUM ANNE!!!" ne kadar bağırırsam bağırayım annem gelmemişti oysa ki annem her durumda yanımda olacağına söz vermişti... Anahtar sesi kesildi ve kapı açıldı. İçeriye yapılı iri bir adam girdi. Sanki daha fazla çekilebilirmişim gibi iyice duvarın dibine sokulmuştum. Ayağındaki çizmeler ve pantolonuna çamur bulaşmış olan adamın yüzünde korkunç bir maske vardı. Yüzündeki maskeyi görür görmez bir çığlık daha attım. "ANNECİMM!!!!" adımlarıyla bana iyice yaklaşan adam çığlığımı duyar duymaz yüzüme bir tokat geçirdi. Canım çok acımıştı. Küçücük bir çocuğa neden vurur ki insan? Çocuklar masum değil midir? Oysa ben sadece korktuğum için çığlık atmıştım fakat vurarak beni cezalandırmıştı. Sanırım ses çıkarmamam gerekiyordu...
"Çığlık atmayı kes seni bücür! O çok sevdiğin annen de baban da yok. Hem ben buraya seninle oyun oynamaya geldim." Sesi ve gülüşü bile beni çok korkutmuştu. "BEN OYUN OYNAMAK İSTEMİYORUM SADECE ANNEMİ İSTİYORUM TAMAM MI ANNEMİ İSTİYORUM ANNEEEE!!!" İkinci tokadı da yüzüme geçirdi. Canım o kadar yanıyordu ki ne kadar ağlamak istemesem de gözyaşlarıma engel olamıyordum. Her nefes alışında bile ben daha da ürküyordum...
Adımları bana yöneldi ve beni kolumdan tutup sertçe yatağa itti. Hemen yorganı üzerime çekip adeta yatağın içine saklanmıştım. Geceleri uykumdan uyandığımda korktuğum zamanlar yorganı üzerime çeker yatağın içine sokulurdum şimdi de yine öyle yapmıştım. Yanıma gelip önce yatağa oturdu sonra şefkatle saçlarımı okşamaya başladı. Vurduğu için özür dileyecek herhalde diye düşünmüştüm çünkü babam bazen sinirlenip bana vurduğunda sonrasında hep gelir özür diler saçlarımı okşardı. Vurduğunda canım acısa da hiç ağlamıyordum. Çünkü babam sadece bana vurduktan sonra özür dilemeye geldiğinde okşuyordu saçlarımı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK GECELER
Teen FictionYaptıklarımızın sorumlusu biziz de, yaşadıklarımızın sorumlusu da biz miydik? Yaşadıklarımızın bizim seçimimiz olmadığı kesin... Hangi çocuk bir aileye sahip olmak istemez ki? Kim çocuk yaşta hayatın gerçeklerini kaldırabilir? İşte biz Yuvayız bu a...