Yine Başladık

35 10 2
                                    

"Orada olacağım." dedi ve telefonu kapadı. Bunu yapmaması gerektiğini biliyordu, yine başlamaması gerektiğini. Buna mecbur hissediyordu. Cuma günü yapılan terapiye gitmek yerine Han'la buluşmuştu, belki de bir sonraki seansa kadar dayanması gerekiyordu.
Oraya gitmemesi gerektiğini bildiği halde gitti.

Otoparın köşesindeki merdivenlere oturmuş vaziyette bekliyordu. Bacağını stres içinde sallıyor, ellerini kemiriyordu. Her zamanki eleman geldi ve yanına oturdu.
"Selam." derken elindekileri Minho'ya uzattı. Bir anlık tereddütte kalsa bile en sonunda adama parasını verip paketleri aldı. Adam parasını aldığı gibi sırıtarak saymaya başladı, ardından hiçbir şey demeden gitti.
Cebinden çıkardığı çakmak ile bir sap yakacağı sırada birisi ona seslendi. Endişeli ve kızgın bir ses.
"Minho!"
"H-hey... Burada ne işin var?" dedi Han'ın gözlerine bakarak. Elindekileri saklama gereği duymuyordu, nasıl olsa daha önce görnüştü, öyle değil mi? Ancak Han'ın keskin bakışları elindeki paketlere dönünce ayağa kalkarken paketleri cebine sıkıştırdı.
"Ne yapıyorsun?" diye sordu.
"Hiçbir şey yaptığım yok." diye cevapladı Minho. Han'ın kaşları çatıldı ve bir süre sadece ona baktı.
"Uyuşturucu kullandığını biliyordum." dedi.
"Bilmen gereken bir şey mi?"
"Evet." dedi Han, suratındaki sert ifade yumuşadı. "Kendine bunu yapman saçma."
"Kendime bir şey yaptığım yok, Han." Minho'nun dudaklarının köşeleri hafifçe yukarı kıvrıldı, samimi bir gülüşle ona baktı.
"Onları bana sat." dedi Han.
Minho biranda duyduğu bu sözlere şaşırdı. "Ne? Neden sana satayım? İçtiğini bilmiyordum." cebinden bir tane çıkarıp ona uzattı. Han'ın kaşları yine çatıldı ve küçük kağıt rulosunu alıp yere attı ve ayağının altında ezdi.
"Paranı böyle şeylere harcamamalısın." dedi.
Minho hafifçe güldü. "Annem mi olamaya karar verdin?"
"Hayır. Sen benim arkadaşımsın ve bu konuda konuşmaya hakkım var, tamam mı? Sana o parayı geri vereceğim, hiçbir kaybın olmayacak." dedi elini uzatırken.
Minho paketi yere atıp tereddüt içinde ayağının altında ezdi.
"Para istemiyorum."
"Peki, ısrar etmeyeceğim." dedi gülerek.
Minho hafifçe Han'ın omzuna vurdu. Han bir anda Minho'nun elini tutup çekiştirerek otoparkın çıkışına ilerledi.
"Bir kahve içelim." dedi.
Minho'nun gözleri Han'la elleri arasında gidip gelirken yanakları kızarmıştı. Han önden ilerlediği için bunu göremiyor olsa bile suratından tatlı bir gülümseme vardı. Otoparktan çıktıklatında hala el eleydiler. Han durup ona döndüğünde de hala elini tutuyordu. Minho'nun yanakları normal rengine yakındı ancak yinede kırmızıydı.
"Hangi kafeye gidelim? Bildiğin bir kafe var mı?" diye sordu Han.
"E-ee, şey... Bilmiyorum." diye geveledi. Han hafifçe kıstığı gözlerle ona baktı.
"Ne? Niye öyle bakıyorsun?"
"Sen buralarda yaşamıyor musun? Mutlaka bildiğin bir yer vardır. Beni geçiştiriyor musun sen?"
"Hayır. Doğru düzgün bildiğin bir kafe yok. Gerçekten."
"Gerçekten çok tuhaf birisin." dedi Han. "İyi anlamda." diye ekledi yine.
Minho'nun gözleri bir an için hala birlikte olan ellerine dönünce Han elini çekti. Yüzü yavaşça kızarırken Minho'nun fark etmemesi için ona sırtını döndü ve etrafa bakındı.
"Yakınlarda bir kafe olması lazım. Oraya gidebiliriz."
"Olur."

"Anlat bakalım, nasıl başladın uyuşturucuya?" diye sordu Han boş bir masaya geçerken.
"Bu konu hakkında mı konuşacağız yani?" diye homurdandı Minho. Han samimi görünen bir gülüşle ona baktı ve başını sallayarak onayladı. "Anlat hadi."
Minho konuşmak için boğazını temizlese bile tek bir kelime dahi etmedi ve gözlerini masadaki mor çiçeklerle donatılmış cam vazoya dikti.
"Tamam, konuşmak istemiyorsan zorlamam." dedi Han. "Ama en azından kaç yaşında başladığını söyleyebilirsin." diye ekledi sevecen sesini koruyarak ortamı yumuşatırken.
"13" dedi Minho. "Ama terapiye başladım, durumum gayet iyi." zoraki gülüşünü yaptıktan sonra arkasına yaslanıp gözlerini Han'a dikti.
"Terapi ha? Gördüğüm kadarıyla pek işe yaramamış." dedi iğneleyici bir şekilde.
"Bir önceki terapiyi kaçırdım sadece."
Han'da arkasına yaslandığı sırada ayakkabısı hafifçe Minho'nun pantolonuna sürttü. "Affedersin." dedi Han. Minho gülümseyerek karşılık verdi. Han derin bir iç çektikten sonra bileğindeki bir lastiği çıkarıp ona uzattı. "Al." dedi sadece. Minho sorar gibi bakarken lastiği eline alıp ne olduğunu anlamaya çalıştı ancak yalnızca bir lastikti.
"Bu ne?" dedi.
"Onu bileğine takıyorsun ve eğer o şeylere ihtiyaç duyarsan bu lastiği çekiştirip bırakacaksın."
Minho dediği gibi lastiği bileğine takıp çekiştirdi. "Böyle mi?"
"Evet."
"Ne işe yarayacak bu?"
"Rahatlatıyor." dedi. "Yani stresi falan."
"Sanırım bir filmde görmüştüm, ama gerçek olduğunu düşünmemiştim çünkü bu çok saçma."
"Hayır değil." diye karşı çıktı Han. "Gerçekten işe yarıyor, denemelisin."
"Peki bu sende niye var?"
Han iç çekerken parmaklarını saçlarına dolayarak geriye attı. "Panik atak geçirdiğim zamanlar için." dedi masum gülüşünü sürdürürken. Minho lastiği bileğinden çıkarı Han'a geri uzattı. "Öyleyse sende kalsın."
Başını iki yana salladı, "Yenisini bulurum, sadece bir lastik." dedi ve vazodaki çiçeklerin yapraklarına dokundu.
Minho lastiği bileğine geri geçirirken ona gerçek bir gülümsemeyle baktı. "Teşekkürler."

The Lonely Cat | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin