Minho o öğle tebeffüsü boyunca bir kez dahi Han'ı görmemişti. Amacı da buydu zaten. Ondan saklanmak. Ancak bir yandan kendine kızıyordu. Han bir şeyler olduğunu anlamıştı ve eğer Minho daha fazla saklanırsa olayın ciddiyetini de anlayacaktı. Buna rağmen Minho yalnızca terasta oturup onu düşünürken suratına esen rüzgarı hissetmeye devam etti. Neden onu düşünmeden edemiyordu. Bir saniye için olsa bile onu unutmak istedi. Her bir saniyesini ona harcamayı kesmek istedi, ama ona olan hisleri buna engel olmaya yetmişti.
Kafası karışmış, ne yapacağını şaşmıştı. Ona itiraf ederse arkadaşlıkları biterdi. Ancak onu kabul ederse, şu anda çektiği bu işkenceye kesinlikle değerdi. Sadece bilmek istiyordu. Han'ın düşüncelerini okumak için can atıyordu ancak bu olanaksızdı. Minho inanmadığı Tanrı'dan ilk defa bir dilekte bulunmuştu.
Bilmek istiyordu. Han'ın onu sevip sevmediğini bilmek, emin olmak istiyordu.
Ancak Tanrı ona cevap vermedi. Onu cevapsız sorularıyla bu soğuk terasta yalnız bıraktı.
Minho ne zamandır burada olduğunu bilmiyordu ancak teneffüs bitmiş olmalıydı. Derse geç kalacağını bildiği halde oturmaya devam etti. Soğuk ve huzur dolu rüzgar suratına bir kez daha eserken gözlerini kapatarak bunun tadını çıkardı. Han'ı görmek isteyordu. Hayır. Onu görmek istiyordu. Göreceği son şey olsa bile onu görmek istiyordu. O parlak gözlerine bir kez daha ve bir kez daha bakmak istiyordu. Onu sonsuza dek seyretmek istiyordu. Ama şimdi suratına bakmak zor geliyordu ona. Kendi kendine oluşturduğu saçma bir ümidi kırmıştı. Bu Han'ın suçu değildi, kendi suçuydu. Olanaksız şeyler için ümit etmiş ve bir peri masalındaymuşcasına inanmıştı Han'ın onu seveceğine. Yanılmıştı.
Yanılmıştı.
Bu sözcüğü düşünürken kapalı gözlerinden bir damla yaş şakaklarına doğru süzüldü. Esen rüzgarın soğukluğunu bastırıyordu gözyaşının sıcaklığı. Kalbi hüzünle atıyordu hızla. Sanki hızlandıkça yetişecekti Han'a. Ama onu çoktan kaybetmişti. Daha da kötüsü hiç onun olmamıştı bile.
Minho, gözünden bir damla daha yaş alacağını hissettiği anda aniden terasın devasa metal kapısı kulak kanatan bir gıcırtıyla açıldı. Minho'nun gözleri Han'ın gözleriyle buluşunca göz bebeği iki katına çıktı. Han uzun süredir tuttuğu nefesini vererek rahatladı.
"Seni arıyordum." dedi sadece.
"Neden?" diye sordu yalnızca Minho.
Han ona doğru yaklaşırken Minho oturması için ona yer açtı. Han yanına oturdu ve tüm vücuduyla ona doğru döndü. "Seni merak ettim." dedi.
Minho ona her şeyin yolunda olduğunu göstermek için gülümsedi. Ama Han bunun sahte bir gülümseme olduğunu bilebilecek kadar onu iyi tanıyordu.
"Kafana bu kadar takılan şey ne?" dedi Han. Minho ona Sensin demek istedi. Kafama bu kadar çok takılan şey sensin demek istedi.
"Dersler." dedi Minho. "Derslerim iyiye gitmiyor." aklından geçen bambaşka bir konuyken dilinden dökülenler bambaşka bir konuydu.
"Sana inanmıyorum." dedi Han. "Her ne oluyorsa söyle bana."
Minho dönük bakışlarla ona bakmaya devam ederken hiçbir şey söylemedi, hiçbir şey düşünmedi, sadece onu seyretti. Belki dile getiremediği şeyleri gözleri ona anlatırdı. Belki Han, Minho'nun ona nasıl aşık olduğunu gözlerinden okurdu.
"Söylemeyecek misin?" diye sordu Han. Minho bir kez daha pes etti ve bakışlarını yere çevirdi. "Söyleyecek bir şey yok." diye mırıldandı. Han derin bir iç çekti. Minho onun söyleyeceklerini rahatlıkla duyabilmek için nefesini bile tutmuştu. Ancak Han bir şey söylemek yerine ona baktı sadece. Bir şey söylemek ister gibi baktı. Ama Minho artık ümidini kesmek zorundaydı, her defasında bu acıyı çekemezdi. Bu şekilde onunla arkadaş dahi kalabileceğini sanmıyordu. Onu her gördüğünde kalbi yerinden çıkarken nasıl olurda onunla dost olabilirdi ki? Ona bu kadar yakınken onun elini tutmadan nasıl olurda arkadaş olurlardı? Minho'nun gözleri yaşlarla dolduğunda başını iyice öne eğip Han'dan yavaşça uzaklaştı.
Han'a söyleyecekti.
Han ondan nefret edecek ve artık arkadaş olmayacaklardı.
Minho ise bir daha onu görmeyecekti. Elbette okulda görmek zorunda kalacaktı ancak bu o kadar da sorun olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lonely Cat | Minsung
RomanceÖlü Kedi'nin Minho'nun bakış açısından anlatıldığı bu seferde işler göründüğünden çok daha değişiktir. İlk olarak Ölü Kedi'nin okunmasını tavsiye ederim. İlk bunu okursanız diğer kitaptan spoiler almış olursunuz. ⚠️