Han'ın bir süre için kısa süreli ancak oldukça tehlikeli bir hafıza kaybı yaşamasının üzerine Minho onun yanından ayrılmaz olmuştu. Bu hafıza kaybı öylesine ciddi bir şeydi ki bunu yaşadığı nadir zamanlarda bazen Minho'yu tanıyamaz olurdu. Minho yapmaması gerektiğini bilse bile hr seferinde Tanrı'ya isyan ederdi. Han şu ömrü boyunca tanıdığı en iyimser ve merhametli insandı. Genç yaşta böylesine hayatını etkileyen bir şey yaşaması haksızlıktı.
15-16 yaşlarındaki gençlerde confabulation hastalığı oldukça nadir görülürdü. Minho böylesine bir şeyin var olabileceğini dahi düşünmemişti şuana kadar. O confabulation hakkında hiçbir şey bilmezken bir günde internette deliler gibi araştırma yaparak sizi içten içe sömürüp yavaş yavaş deli eden bu hastalığın her bir ayrıntısını öğrenmişti.
Kısa süreli hafıza kaybı zamanla kısa süreli olamktan çıkar ve bir daha asla hatırlanmayacak hale gelirdi. Han her ne kadar genç olsa da confabulation hastalığından büyük oranda etkileniyordu. Minho'nun araştırdığına göre genç yaşta bu hastalığı yaşayanlara genellikle oldukça hafif belirtiler gösterirmiş. Ancak Minho'yu en umutlandıran yazı ise genç yaşta confabulation olan bazı gençlerin ilerleyen yaşlarda nedeni tespit edlimeksizin hastalığın hafiflediğini söyleyen bir makaleydi.
Sık sık unutkanlığa iyi gelen besinleri araştırıyordu. Bir keresinde Han'ın kahvesine confabulation hastaları için kullanılan hafif dozda bir ilaç bile atmıştı. Bu ilacı her fırsatta bir şekilde ona veriyor ve etkisini gördüğündeyse deliler gibi mutlu oluyordu.
Bu ilacı doktor bir yakınından harika ikna yeteneğiyle almayı başarmıştı. Fakat yalnızca bir kutu vermiş ve bir daha da vermeyi kabul etmemişti. Minho ilacı günaşırı vermeye çalışıyordu. Bunu yaparken kendisini kötü hissetse bile Han'ın iyi olduğunu gördüğünde tekrar gülümsemesi suratına yayılıyordu.Minho ilacı bir sarımsak ezici ile ufaladı ve kahveye döktü. Bir çay kaşığı ile karıştırırken arkasında duran Han'ı görmedi bile.
"O ne?"
"Ha?"
"O içine koyduğun şey?"
"Hangi içine koyduğum şey?" dedi Minho afallamış gibi.
"Neyi kastettiğimiz biliyorsun."
"İçine bir sürü şey koydum. Kahve, süt, şeker, azıcık kakao..."
"Az öncekini diyorum ya. Ne uzatıyırsun. Zehirleyecek misin beni?" dedi iğneleyici bir şekilde.
"Ha-hayır." Minho kaskatı kesilmiş vücudunu gevşetti ve sakinleşti. "Sadece tadını harika yapan bir şey."
"Ney?"
"Bana güvenmiyor musun sen?"
"Güveniyorum, bu yüzden soruyorum. Sen de bana güveniyor musun diye." dedi Han.
"Bu gizli bir tarif. Benim gizli tarifim. Kimseye söyleyemem." dedi Minho.
"Yaptığın kahvelerin özel bir yanı yok Minho." dedi dürüstçe.
Minho alınmış gibi bir ifade takındı ve ağzını kocaman açıp şaşkın şaşkın Han'a baktı. "Gayet özel bir kere."
"Değiller. Bu yüzden söyle. Merak ettim sadece. Merak etme kullanmam. Zaten kendi kahve tarifimi daha çok seviyorum." dedi ve sırıttı. Minho gülerek gözlerini devirdi.
"Pudra şekeri ve... karbonat." diye salladı birden bire.
"Karbonat mı?" dedi Han yüzünü buruşturarak. Haklıydı. Kahveyle karbonat pek güzel gitmezdi.
"Ah, şimdi anlıyorum. Demek bu yüzden tadı temizlik malzemesi gibiydi."
"Öyle mi?" dedi Minoh.
Han başını onaylar gibi salladı.
Bu "temizlik malzemesi tadı" ilaçtan kaynaklanıyor olmalıydı. Minho harika kahve yapardı bir kere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Lonely Cat | Minsung
RomanceÖlü Kedi'nin Minho'nun bakış açısından anlatıldığı bu seferde işler göründüğünden çok daha değişiktir. İlk olarak Ölü Kedi'nin okunmasını tavsiye ederim. İlk bunu okursanız diğer kitaptan spoiler almış olursunuz. ⚠️