beş

676 78 90
                                    


minhoyla olan sohbetimizin üstünden 20 saate yakın bir süre geçtiğinde tekrar okulda görüyorum onu. evet ondan haz etmiyorum ancak tavırlarımın acımasız ve belki birazcık, bakın çok azıcık gereksiz olduğunun farkındayım. evet cümleleri, bakışı, amaçladığı şeyler(ben de ne olduğunu anlamlandıramıyorum) beni rahatsız etse de bana karşı bir tavrı yok. buna ben de izin vermesem de yok sonuçta. gece bununla ilgili bir vicdan muhakemesine giriyorum. maalesef gün içinde yüzünü görmek istemediğim kişinin silüeti uykuya dalmadan önce gözlerimin önünde beliriyor.

yanıma oturmuyor önce. yine ön sıralardan birine geçiyor. ancak dakikalar sonra kalkıp yanıma geliyor, ceketini arkaya asıp birkaç karışlık mesafeye oturuyor. "selam hyung!" diyor. enerjisi sahici gelmiyor. minho bunu da sık sık yapıyor, her daim enerjikmiş gibi görünüyor ancak yorgun olduğunu kapatmaya çalıltığı göz altlarından anlayabiliyorum.

"sana da selam." diyorum. o sırada changbin ve felix de sınıftan içeri giriyor. felix hararetle changbine bir şeyler anlatıyor changbin ise kolunun altındaki sevgilisini ciddi bir yüz ifadesiyle dinliyor. aralarında sorunun tamamen çözüldüğü anlaşılıyor elbette. yanımıza gelip kısa bir selam veriyorlar ve hemen minhonun yanına geçiyorlar.

"bir şey mi oldu?" diyor felix minhoya. enerjisinin yerinde olmadığını anlayan tek kişi ben değilim diye düşünüyorum. minho gülümsüyor ve kafasını sallıyor. "kareografi değişti ya alışamadım, hata yapıp duruyorum."  demekle yetiniyor. ahh evet, minho aynı zamanda modern dans kulübünde.
ben yine de sorunun bu olduğunu düşünmüyorum pek.

"biraz kilo verse bir sorunu kalmayacak aslında." yanımıza gelen soobin gülerek söylüyor bunu. minhoyla aynı kulüpte olduğundan muhabbete dahil olabileceğini düşünüyor olmalı. minhoya baktığımda onun da sesli bir şekilde güldüğünü fark ediyorum. yine aynı şeyi yapıyor. gerçekten komik bulmadığını, sadece tartışıp insanlara kötü görünmek istemediğinden bunu yaptığını biliyorum. "haklısın, azıcık kilo versem daha esnek olacağım da işte..." diye ekliyor. lee minho diğer insanların onu iyi, başarılı, anlayışlı biri olarak görmesi için elinden geleni yapıyor.

"kilosuyla alakalı bir problem olduğunu düşünmüyorum. ayrıca zayıflık ve dansı pek bağdaştıramadım." diyorum soobine karşı. gülümseyen yüzü soluyor hafifçe. "ve sana da selam soobin." minhonun bakışlarını yüzümde hissediyorum.

"kötü bir şey söylemiyorum. müzikal de baş dansçı olacak. küçük hatalara yer yok maalesef, hele ki şu zamanda.." diyor. alayla gülmek istiyorum o an. soobinin kıskançlığının nedeni anlaşılıyor.

"ne kadar iyisin. minho seninle aynı kulüpte olduğu için çok şanslı..." diyorum. dalga geçtiğimi anlamazlıktan gelerek gülüp teşekkür ediyor.  bu gevşek tavırları beni rahatsız ettiğinden ekliyorum. "ama bırak da minho sizin dansınıza müdahale etsin baş dansçı olarak. siz değil." kaşlarını çatıp yüzüme bakıyor. soobini seviyorum. okul dışında da görüştüğüm birisi üstelik. neden minhoyu koruma gereğinde bulunduğumu bilmesem de pişman hissetmiyorum.

soobin yanımızdan ayrılırken changbin gülmeye başlıyor. "chrisim ya, hiç de izin vermezmiş arkadaşının ezilmesine." kimsenin minhoyu ezebileceğini düşünmüyorum açıkcası. minho buna izin verdiği müddetçe yapılabilir bunu. felix de ekliyor. "aptal soobin, kıskançlığından ne yapacağını şaşırmış resmen!"

minhonun bakışlarını üstümde hissetsem de dönmüyorum ona. sözlerimden çıkarım yapıp bana adım atmasını istemiyorum. zaten hemen ardından da hoca giriyor sınıfa. sehun hoca, felixin favori hocası. felixle aynı anda sıraya kafamızı koyup birbirimize dönüyoruz. bir kıkırtı kaçıyor dudaklarımızdan. minho ise kısa bir bakış atıp kitaplarını çıkarıyor.

dersin yarısında yanımdan gelen tıkırtılarla açıyorum gözlerimi. hemen karşımda uyuyan felixin önüne minhonun gözleri düşüyor. bana dönük bir şekilde koyuyor kafasını. gözleri her zamanki gibi bir merakla bakıyor. onu bu kadar yakınımda görmek iyi hissettirmiyor. onunla geçirdiğim zamanın artması ona olan güvensizliğimi etkilemiyor.

gözlerimi kaçırmadan inceliyorum ben de onu. bunun sebebi de yine bir yarıştaymışız gibi hissetmemden kaynaklanıyor. sanki gözlerimi kaçırırsam maçı kaybedecekmişim gibi hissediyorum.

ancak bu defa geri çekilen minho oluyor. hafifçe gülümseyip gözlerini kapatıyor. lee minho ilk defa bir dersi dinlemiyor.

fakat yarış bitmesine rağmen ben gözlerimi ayırmıyorum ondan. öyleki burnunun üstündeki küçük beni ilk defa fark ediyorum. sıraya yayılan yanakları ve hafif dağılmış saçıyla lee minho gerçekten güzel görünüyor.

ancak dakikalar sonra minhonun yüzündeki değişimi fark ediyorum. dudakları yana doğru geriliyor önce.  kaşları çatılıyor, hafifçe burnunu çekiyor ve sessizce ağlamaya başlıyor. o kadar sessiz yapıyor ki bunu duyduğumdan emin dahi olamıyorum. kapalı göz kapaklarının kenarından bir gözyaşı düşüyor. burnunun üstünden kenara doğru akan gözyaşını silmek istiyorum bir anlığına. ayrıca yüzüne hiç dokunmadım onun, nasıl hissettiriyor diye düşünüyorum bir anda.

uçsuz bucaksız düşüncelerimin ne kadar saçmalaştığının farkına varıp gözlerimi kapatıyorum hemen.

lee minhoyu ağlarken ikinci defa görüyorum. yine lee minhoyu ağlarken ikinci defa görmezden geliyorum; kafamı çeviriyorum.

.

ay chan sal abi ya ne zorladın

whatever | minchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin