11. ATEŞE VERİLMİŞ DENİZ

90 11 28
                                    

Şarkı: Hande Mehan - Zararını Seviyorum
Onur Can Özcan - Çilingir
Seksendört - Anlayamazsın

Yeni bölüme hoş geldiniz, kaldığımız yerden, Gece'nin ağzından okumaya devam ediyoruz. Kitabın geleceği için oy vermeyi ve bol bol satır aralarına yorum bırakmayı unutmayın. Bin okunmaya yaklaşıyoruz toplam olarak ve bu benim içimi kıpır kıpır ediyor, okuyan, oy veren ve yorum yapan herkese çok teşekkür ederim. İyi okumalar, sizi seviyorum 💖

 İyi okumalar, sizi seviyorum 💖

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌑

Karanlığın en dibindeki o kuyudaydım, kimsesizliğin ağına yakalanmış ve bir türlü kurtulamamış, eksik değil ama yarım büyümüştüm... büyüyememiştim. Ben hâlâ o kaldırımda annesinin yanına çökmüş o kırmızı kana donuk gözlerle bakan, annesinin ölümünü reddeden o çocuktum.

Umut ölü bir tohumdu ruhumda, büyümüyordu, çekip alınmıyordu ve alınmadığı her an ölümüme sonuçlar doğuruyordu. Çocukluğum için umut vardı ama benim için yoktu, o iyileşmediği sürece ben hep yaralı kalacaktım. O umuduna daha da asılmadığı müddetçe, ben umut etmek istemeyecektim. Katili vardı ruhumun, içimdeki ölü umut tohumlarının bir faili vardı ve yaşıyordu, beni ise yaşadığım her saniye korkuyla ölmeye mahkum bırakıyordu.

Cehennemdeydim. Cehennemdeydik ve biz cehennemde doğan bir aşka umut besliyorduk. Hiçbir şey için umut etmeyen ben, bir aşk için umut besliyordum. Çocukluğum kafasını çevirerek omzunun üzerinden buruk bir tebessümle bakıyordu bana, umutsuzluğun kustuğu o kızın, umuda çalınmış ruhuna bakıyordu.

Çocukluğum ve ben, biz bir aşka umut bağlıyorduk. İyi olacağımıza inanarak üstelik.

Gözlerim aralanmış sabahın getirdiği karanlık havaya bakıyordum az ilerideki camdan, yattığım yerden dönerek camdan vuran aydınlık havanın el verdiği kadar aydınlanmış odaya baktım. Sabahın erken saatleriydi ve ben uyanmıştım, bana sarılan kollar güvenin ev sahipliğini yaptığı bedene aitti. Batu'ya.
Öyle sıkı sarılmıştı ki, sanki o uykudayken birisi çekip alacakmış ve buna engel olmak istermiş gibi bir hali vardı. Başımıza o kadar çok felaket geliyordu ki, Cambaz denilen pislik bunu bile yapabilirdi.

Bedenimi hareket ettirerek ondan tarafa döndüm ve yanağını yastığa bastırmış, bebek gibi masum yüzüyle huzurlu bir uyku uyuyan Batu'yu incelemeye başladım. Yorgundu ama bunu umursamadan benim yanımda dinleniyordu gerçekten de, ben ona iyi mi geliyordum yani?

Hiç kimseden kaçmadığım kadar çok kaçmıştım ondan, aslında kaçtığım o da değildi. Bunu anlıyor muydu?
Dün yine görmüştüm, onun arkasına sığınırken salonunda kopan kıyameti görmüştüm. O sevgisizlik tanıdıktı. Babasının sevgisizliği canımı acıtacak kadar çok tanıdıktı, annesi ise sanki Batu hiç yokmuş gibi davranıyordu. Ben hiç değilse annem tarafından sevgi görmüştüm ama Batu... bunca sevgisizliğe rağmen nasıl sevgiyle büyümüştü? Nasıl bana karşı sevgiye dair şeyler besliyordu?

GÖLGEDE YAŞAYANLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin