"Abi, merhamet ediyorsun."
"Ben mi?" Dedi endişeyle Elliott.
"Evet. Onun buradan tek çıkamayacağını bildiğin için dönmeyi reddediyorsun. Bunun anlamı merhamet. İyi de senin merhamet duygun yok."
"Tanrı ne yapıyor, ne istiyor bilmiyorum ama gitmemi engelleyen bir şeyler var. Gidebilirim ama gitmek düşüncesi kalbimi sızlatıyor."
"Acıma duygusu bu işte. Bu nasıl mümkün olabilir?"
☣
Aradan bir hafta kadar geçmişti. Bilirsiniz... Günleri hala takip edemiyorum.
Neyse, eskisi kadar olmasa da hala yabancılık çekiyordum burada. Fakat çok da kötü değildi. Günlerim fena geçmiyordu.
Üstelik ev arkadaşımın da adını bir şekilde öğrenmiştim. Marie!
"Lauretta?"
"Geliyorum!"
Dosyamı da kol çantama atıp odamdan çıktım.
"Bir şeyler yiyelim."
"Çıkmam lazım. Geç kaldım."
"Peki o halde, git bakalım. O gıcık müdürle uğraşma bir de."
Güldüm ve koşarak evden çıktım. Hızlı adımlarla okula doğru yürümeye başladım.
"Hanımefendi!"
Yabancı bir ses kulağıma dolduğunda arkamı döndüm.
İyi görünümlü ve zengin olduğu her halinden belli bir adamdı.
"Rahatsız ediyorsam eğer, bu kaba davranışımı mazur görün."
Hiçbir şey söylemeden yüzüne bakmaya devam ettim. Ne söyleyeceksen söyle hadi, gitmem lazım!
"Sabahın bu erken saatlerinde güneşten daha güzel bir varlığın olabileceğine dair hiçbir inancım yoktu. Gündüzleri böyleyse, eminim ki geceleri ay sizi çok kıskanıyordur."
"Teşekkürler." Gülümseyerek başımı eğdim ve yoluma devam etmek için bir adım daha attım.
"İlk görüşte aşk derlerdi de inanmazdım. Kalbimi yerinden çıkarsanız bu kadar etkilenmezdim."
Sabah sabah çattık ya!
"Anlıyorum efendim, güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Ancak gerçekten acelem var."
"O halde sizi bir daha nasıl bulabilirim?"
Bu salaklığı yapmak istemiyordum ama beni buna zorlayan bu deli adam.
"Belki tesadüfen."
Arkamı dönüp hızlı hızlı yürümeye başladım. Arkamdan ne kadar seslense de duymamazlıktan geldim.
Garip adam.
"Çok popülersin. Geçen de okuldaki bir öğretmen peşinden koşuyordu."
Melek bey, yani Elliott'ın sesini duyduğumda durdum.
"Delilerden oluşan bir popülerlik."
Nazikçe güldü. Aman Tanrım, o büyüleyiciydi.
"Zamanın var mı?" Dedi.
"Yok, neden?"
"Deliler grubuna birini daha ekleyecektim."
"Nasıl yani?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1930's
Fantasyİntihar edip ölen Laure, 1932 sabahında uyanır. Neler olduğunu ve buraya nasıl geldiğini anlamaya çalışırken bilinmeyen nedenlerle onu birkaç dakika öncesi yerine 92 yıl geriye yollayan ölüm meleğiyle beraber 1932 yılında sıkıştığını öğrenir. İkili...