Dudaklarımız birbirine değince kendimi geri çekemedim.
"Peter..."
"Sana çok kötülük yaptım Laure. Seni hiç sevemedim ben."
"Bana bunu neden yaptın? Neden yalan söyledin?"
"Üzgünüm. Sadece karşı koyamadım." Arkasındaki beyaz ışığa bakıp bana döndü.
"Hoşçakal Laure."
"Dur! Bana açıklamalısın. En azından bunu hak ediyorum!"
Seslenişlerime aldırmadan uzaklaştı ve kayboldu. Ben de olduğum yerde kalmaya devam ettim.
Gözlerimi araladım.
O garip rüya da neyin nesiydi? Neden rüyamda eski sevgilimle öpüşüyordum? İğrenç!
Yavaşça ayağa kalktım. O an gözüm masama ilişti. Elliott sadece bilekliği almıştı. Ona verdiğim şekere ve nota dokunmamıştı bile.
En azından nezaketen alamaz mıydı? O şekeri çok sevmeme rağmen onunla paylaşmıştım.
Bence beni bir baş belasından daha fazlası olarak görüyor.
Benden nefret ediyor...
Sıkıntıyla iç çekip banyoya yürüdüm. Sookja da odasından yeni çıkıyordu.
"Günaydın Marie."
"Günaydın! Bugün kahvaltı ellerinden öpüyor canım arkadaşım."
Güldüm.
"Elbette."
Yüzümü yıkayıp mutfağa geçtim. Kahvaltı için bir şeyler hazırlayıp Marie'yi çağırdım.
İkimiz de kahvaltı etmeye başladık. Marie bir an duraksadı.
"Bu arada dün gece uyandın mı? Senin kapının açılıp kapanma sesi geldi. Duş alıyordum o sırada ben de. Seslendim ama ses gelmedi."
Elliott olmalıydı. Gereksiz bir heyecanla sırtımı dikleştirdim.
"Evet, su içmeye kalktım. Ancak bana seslendiğini duymadım."
"Anladım. Hadi, çabuk bitir kahvaltını. İşe gitmelisin, ben de aynı şekilde." Hoşnutsuzca suratını astı.
Kahvaltımı hızlı hızlı yapıp ayağa kalktım aniden. Bu sırada başım öyle döndü ki sandalyeye tutundum. Bunu fark eden Marie koşarak yanıma geldi.
"Lauretta, iyi misin?"
"İyiyim. Sanırım aniden kalktığım için oldu. Artık işe gitmeliyim."
"Olmaz, hayatta göndermem seni bu halde. Hadi yatağına git ve dinlen."
"Gerek yok. İyiyim ben, gerçekten."
"Yok öyle bir şey. Hadi, uyumaya!"
Gerçekten de çok uykum gelmeye başlamıştı. Öyle halsizleşmiştim ki Marie'nin beni zorla odama götürmeye çalışmasına engel olmaya çalışamadım.
Yatağıma uzandım. Gözümü kapatır kapatmaz ışık patlamaları görmeye başladım. Mideme bir sancı yayıldı. Neler oluyordu?
Ruhumun bedenimden çekildiğini hissetmemle panikle gözlerimi açtım.
Bekle, neredeydim ben?
Burası bir hanedanlığa benziyordu. Sanırım yine evren değiştirmiştim.
Yerlerde kan izleri vardı ve ağaçlar solmuştu. Korkutucu bir görüntüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
1930's
Fantasyİntihar edip ölen Laure, 1932 sabahında uyanır. Neler olduğunu ve buraya nasıl geldiğini anlamaya çalışırken bilinmeyen nedenlerle onu birkaç dakika öncesi yerine 92 yıl geriye yollayan ölüm meleğiyle beraber 1932 yılında sıkıştığını öğrenir. İkili...