3

228 47 235
                                    

bu sefer bekleme sırası değişmişti.

aynı kafede mingi ve yujin karşılıklı oturuyor, yunho'nun gelmesini bekliyorlardı. mingi, yunho ile en son görüştüğünde üç gün önceydi. yunho onun evine gelip orada saatlerini geçirmiş, ayrıca alıp getirdiği sebze ve etlerden çeşit çeşit yemek yapıp dolaba koymuştu mingi'nin yemesi için. yunho gittiğinde ise mingi uzunca ağlamıştı bu duruma, yaptığı hareket her şeyden anlamlıydı ve bir parçası dahi çöpe gitsin istemediği için gerçekten yiyordu. uzun süre sonra eve geldiğinde dolapta yunho'nun türlü anılarını anlatarak, sohbetler eşliğinde yaptığı lezzetli yemekleri hatırlayıp karnının zevkle guruldadığını hissediyordu.

uzun süredir onun mutluluğunu bozan, ilişkisindeki varlığını yok eden şey ise farklı versiyonlarla gördüğü ama temasının asla değişmediği saçma rüyalardan birini görmüş olmasıydı. uyanır uyanmaz boğazında hissettiği ağrıyla elini oraya götürmüş, sanki orada da rüyasında olduğu gibi el izleri çıkmış olduğunu düşünmüştü. boğazını ovarken saçlarına kadar ter içinde kalmıştı.

yaklaşık iki ay olacaktı ki mingi; vücudundan, bilinçaltından, düşündelerinden ve hepsinin ortaklaşa yarattığı bu rüyalardan nefret ediyordu.

çalışmıyordu, midesi bulandığı için yemek yiyemiyordu, çıplaklık içeren herhangi bir vücuda bakamıyordu kendisininki de dahil olmak üzere. özellikle kendi vücuduna bakamıyordu zaten, duşa girdiğinde sadece boş beyaz fayanslara bakıyordu. duştan çıkınca ise herhangi bir aynaya denk gelecek diye ödü kopuyordu. yaklaşık bir ay önce çıplak şekilde iken banyodaki aynaya gözü takılmış, bir dakika bile geçmeden şiddetle kusmaya başlamıştı.

nerdeyse açıkta kalan el figürü bile iğrendirecekti onu hayattan, böyle bir seviyedeydi işte. yujin ile cinselliğe dönemiyordu çünkü ne zaman buna yeltenmeye çalışsalar mingi iğrenç bir mide bulantısı hissediyordu gördüğü rüyalar yüzünden ve hemen çekiyordu kendini. yujin'i ne kadar üzdüğünün farkındaydı, onun bunu hak etmediğinin de farkındaydı.

engel olabileceği bir şey olsa bir saniye bile beklemezdi çözüm için ama yapamıyordu işte, bunun çözümü yoktu. aksine klasik bir hayat istiyordu mingi. yujin ile mesleğini elde edene kadar sevgili olarak kalıp ardından onun gibi klasik, ailesinin çok seveceği koreli bir kadın olan sevgilisiyle evlenip tercihen kız babası olmak ve kalan kırk yılını bu düzenin içinde geçirmek istiyordu. kızına, eşine ve evine bakmak istiyordu sadece. tam o kişiyi bulduğunu düşünmüşken yaşamaya başladığı şeyler ise akıl kârı değildi.

mingi'nin eli sıcak kahvesini kavramış iken üstündeki kazağın kollarını iyice ellerini kapatacak şekilde uzatmıştı, kendi ellerini görmek bile rahatsız ediyordu onu. kahvenin karton bardağının üstüne bakmaya başladı derin düşüncelerle. yujin neden ayrılmıyordu ki ondan?

mingi gözlerini yavaşça karşısında oturan kadına çekti, telefonda geziyordu. siyah saçlarının yüzünün önüne rastgele gelişine baktı, yüzündeki mutsuzluğa odaklandı. gerçi mutsuz olduğu çok söylenemezdi, yujin sadece sevgilisi için endişeliydi.

"neden benden ayrılmıyorsun?" diye mırıldandı en sonunda mingi, yujin hızla ona baktı kaşlarını çatarak.

"saçma saçma konuşma."

"soru soruyorum, cidden merak ediyorum cevabını."

"bebeğim, seni seviyorum çünkü. yetmez mi? sevişemiyoruz ve sen zor bir dönemden geçiyorsun diye neden ayrılayım senden?"

mingi sakince başını sallayıp gözlerini tekrar kahvesine dikti. içinden hiçbir şey gelmiyordu. ona senden nefret ediyorum demek de, seni seviyorum demek de gelmiyordu çünkü ikisinin de doğru olmadığını biliyordu.

little secret, yungi✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin