yunho'nun saçları az da olsa ıslaktı, yüzünde yabancı bir ifade vardı. mingi ona bakarken gülümseyip eve adımını attığı an sarılmaya başladı sevgilisine.
"mingi, ıslandım baya. sarılma."
"bir şey olmaz."
mingi cidden az da olsa üstünün nemlendiğini hissetse dahi umursamadı, kollarını onun boynuna sıkıca sarmaya devam ediyordu. ayrılmadan önce de dudağına uzun bir öpücük bıraktı.
yunho, üstünü değiştirmesinin ve kısaca kurulanmasının ardından salona geçti. mingi onun gelmesini bekliyordu. iyice yüz ifadesini inceledi, garip bir üzüntü vardı yüzünde. yunho hiç beklemeden onun dizine yerleştirdi başını.
"günün nasıl geçti?"
"küçüklerin dersine ben girdim."
"ciddi misin? tek başına?"
yunho başını salladı, yavaşça bir huzur giriyordu bünyesine mingi onun saçlarını okşadıkça.
"bebeğim, harika." dedi mingi cidden saf bir mutlulukla. "nasıl geçti peki?"
"iyiydi, çok... zorlanmadım. güzel geçti. çocuklarla da anlaşabiliyorum garip bir şekilde. beni seviyorlar."
ikisi de birbirine bakıyordu mutlu yüzlerle.
"çok güzel," dedi mingi, elleri hâlâ yunho'nun üstündeydi. onun saçlarını, yanaklarını, yüzünün her bir noktasını okşuyordu. "ne yaptınız?"
"gölgelendirme çalıştırdım, bayan min öyle söyledi."
mingi "güzel." dedikten sonra ikisi de uzun bir süre susarak birbirine baktı. "seni üzen şey neydi o zaman?"
yunho derin bir of çekti, anlatmak istemiyordu hiç.
"bayan min bugün biraz fazla geçmişten bahsetti, bir de ders gördüğüm sınıfta şimdi ders verince aptal gibi ağladım."
mingi bunu deşmek istemiyordu aslında ama yunho patlamaya hazır bir bomba gibiydi şu an, belki iyice anlatsa sonrasında daha iyi olacaktı.
"geçmiş hakkında ne anlattı ki?"
"işte hatırlıyor musun, baban seni hiç almaya gelmezdi, çok alkol içerdi, sen çok mutsuzdun, şöyleydin, böyleydin falan."
"aslında kötü bir niyeti yoktur."
yunho başını salladı onu onaylamak için.
"tabii yok, ondan değil de işte... bunları hatırlattı, hemen sonra da o sınıfa ders vermeye gidince geçmişe döndüm gibi oldu."
"anladım aşkım." dedi mingi, onun bu savunma mekanizması olan kişiliğinin ortadan kalkması yüzünden bu kadar zorluk çektiğini biliyordu. yunho şu sıralar düzenine alışmış ve içten içe mutlu olsa da ders vermeye gittiğinden beri durgunlaşmıştı. mingi bunun sebebini sorduğunda ise yunho garip geliyor deyip geçer ve sıkıntının mingi ile ilgili olmadığını bin bir farklı cümleyle anlatırdı.
"bunlarla yüzleşmek zor geliyor sana, çok normal. ama yapman da gerekiyor. şu an bu ortamdan kaçamazsın. bunun için ağlaman, tepki göstermen çok normal."
yunho derin bir nefes aldı duygu dolu gözlerle sevgilisine bakarken.
"sanırım."
ileriki günlerde yunho'nun aklına mingi'yi nedense hiç evine çağırmadığı aklına takılmıştı. sonuçta ev dediğinde beyninde canlanan görüntü mingi ve haliyle mingi'nin eviydi, kendi evine bir haftanın üç gecesi anca giderdi. yine de babasıyla arası kötü olduğu için değildi gitmemesinin sebebi, araları cidden iyiydi. gündelik paylaşımlarda bulunuyorlar, arada babası yunho'ya bir şeye ihtiyacı olup olmadığını soruyor ve öylesine konuşabiliyorlardı. öylesine konuşmaların birinde yunho ona yaklaşık dört aydır sevgilisi olduğunu da söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little secret, yungi✓
Fanfictionyunho modern sanatla ilgilenen öylesine bir adamdı, mingi ise yaşadığı sorunları kimseye anlatamıyordu. ann