5

236 40 158
                                    

yujin'in telefonu gün boyunca yoğun olacaktı arama açısından ve iki kişi arasında gidip gelecekti.

bu zinciri başlatan kişi ise yunho olmuştu.

"yujin, şu aptal sevgilin beni her yerden engellemiş."

"ne?"

yunho yatağında uzanırken bacaklarını üst üste konumlandırmıştı.

"siktiğimin aptalı, bunun psikolojik problemlerinin ardı kesilmiyor. farkında mısın?"

"neden engellemiş seni yunho? hem emin misin engellediğine?"

"arayamıyorum, mesaj atamıyorum. her yerden, linkedin'e kadar hesabımı bulup engellemiş amına koyayım."

"ne alaka ya?" yujin cidden kafası karışmış bir şekilde sordu bunu, sokakta eve gitmek için yürüyor olduğundan nefes nefeseydi aynı zamanda.

"sana anlatmadı mı hiçbir şey?"

"hayır, görüşmedik ki."

yunho derin bir iç çekti tavana bakarken, sinirli ve üzgündü. yaptığı bir yanlışı arıyordu. acaba buluştukları gün çok mu ısrar etmişti mingi'nin anlatması için, o yüzden mingi sinirlenmiş miydi? ya da mingi söylediği iki sözde bile mahçup edici çok şey olduğunu düşünüp ezik kişiliğinden mi yapmıştı bunu?

ezik kişilik, evet. yunho ne kadar mingi'yi yakın arkadaşı vasıtasıyla hayatına soktuğundan beri içten içe sevse de mingi'nin bir yanının hep ezik büzük olduğunu düşünürdü. atılgan biriydi, espriliydi, derin düşünceleri olan ve belli ki klasik bir erkekten fazlasıydı ama mingi'de anlaşılmayan bir yön vardı. ona bakınca az önce anlatılan kişi karşınızda duruyor olurdu ama gördüğünüzde ise farklı bir boynu büküklük çıkardı karşınıza.

yunho için durum böyleydi en azından. o böyle düşünüyordu mingi için, onlar ateizm felsefesi konuşurken bile mingi'nin bir yerinde bir dine tutunmak için çabalayan umutsuz birini görürdü. bu yüzden mingi'nin böyle problemli birine dönüşmesi bir yandan olağan, bir yandan olağanüstü gelmişti.

"söyle o geri zekalıya," yunho bir anda içinden dolup taşan siniriyle yatağında doğruldu ve işaret parmağıyla sanki karşısında kendi deyimiyle o sokuk mingi varmış gibi duvarı işaret ediyordu. "ondan da, bu sıkıntılarından da bıktım! nasıl katlanıyorsun sen buna ya? yujin, bu ne böyle amına koyayım? kaçık herif, lisede açtığım linkedin hesabımı bile bulup engellemiş ya!"

"of, tamam. sus biraz." iyice nefes nefeseydi yujin. "ben konuşacağım onunla, sana dönerim. yani... bilmiyorum cidden, bir şey olmuştur illaki. söylerim, engeli kaldırır."

"kaldırmasın koyduğumun oğlu, bana ne? kaldırsın diye anlatmıyorum sana. nasıl bir kaçıkla olduğunu gör diye anlatıyorum."

"ya tamam, sakin ol biraz! bir açıklaması vardır, sus. kapatıyorum."

"iyi, tamam."

yujin o ara eve gelip kendini koltuğa atar atmaz mingi'yi aradı, mingi ise sabahtan beri kaçık bir şekilde evde bulunan tüm perdeleri kapatmış, ışığın zerresinin bile içeri giremediği lokal bir kara delik yaratmıştı kendine. ne yapıyordu peki? basit, yerde soğuk parke üzerinde uzanmış saatlerdir yarı baygın şekilde karanlığı seyrediyordu. bazen öyle bir kafası gidiyordu ki nefes aldığını, bir insan bedenine sahip olduğunu unutuyordu o karanlıkta. aklından hiçbir şey geçirmemeye çalışıyordu.

bomboş bir zihinle karanlığa bakarken tüm algısı yavaşça bozuluyor, bazen siyah onun için renk cümbüşüne dönüşüyordu. böyle olduğunda mingi bir süre gözlerini ovuyor ve aynı şekilde bakmaya devam ediyordu uzunca karanlığa.

little secret, yungi✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin