her zamanki kafe ve her zamanki üçlü. mingi ve yujin yan yana oturuyor, yujin'in karşısında ise yunho. ilk defa herkes nerdeyse aynı vakitte gelmişti. yujin ve mingi'nin arası hâlâ bir tık limoni olsa da yujin iyi bir kızdı, ne mingi'ye ne başkasına hissettirmiyordu aralarının kötü olduğunu. hatta kendisine bile hissettirmiyordu, kendi içinde affetmiş sayılabilirdi onu. kaçıncı şansı veriyordu mingi'ye, mingi bunu hak ediyor muydu, diye soruları nedense kendine sormazdı. sorması gerektiğini sonradan anlayacaktı.
havadan sudan konuşma kısmı yavaş yavaş bitmişti, herkesi kısa süreli bir sessizlik almış götürmüşken yunho kısaca mingi'ye bakmasının ardından sandalyesinde geriye yaslandı.
"şu proje vardı ya," dedi yunho. "çiçek çizme olayı falan. anlatmıştım."
"evet, hatırlıyorum." dedi yujin heyecanla.
yunho gözlerini mingi'ye çekti uyarır bir bakışla. ona söylemişti sonuçta, hür iradenle buna sen aday olmadıkça yujin'e her şeyi anlatacağını söylemişti.
mingi kaşlarını çattı hafifçe.
"mingi, ne düşünüyorsun?" dedi artık yunho. daha ne kadar açık söyleyebilirdi ki?
"ben..." diye mırıldandı mingi, hatırlamış olsa da dahil olmak istemiyordu bu projeye. yunho'ya nasıl çekildiğini biliyor ama ondan olabildiğince uzak durmaya çalışıyordu. ama sevgilisinin en yakın arkadaşı olması yüzünden bu ne kadar hayata geçirilebilirdi, orası muammaydı biraz. çünkü yujin'in her gün yunho ile iletişim kurduğunu biliyordu ve haftada en az üç kez yujin dahilinde görüşüyordu yunho ile. ondan uzak kalmak zordu. haliyle havasına çekilmemek daha da zordu.
"güzel proje ya." dedi mingi sadece.
yujin'in yüzünde bir anda bir şeyi hatırlamaya çalışır gibi bir ifade oluştu, saçlarını kulağının arkasına attı. "hatta mingi model olsun falan demiştik, daha net hatırladım şimdi." diyerek gülmeye başladı.
"evet." dedi yunho yüz ifadesiyle ona uyum sağlayarak. "ne düşünüyorsun mingi?"
kısa bir sessizlik.
"wooyoung... o neden yapmıyor?"
bunun cevabını yunho da bilmiyordu. hatta hiç düşünmemişti, projenin başından beri nedense mingi'yi hayal ediyordu dahil olacak kişi olarak.
bu yüzden yunho kararlı bir şekilde kaşlarını kaldırdı, bak şimdi sen o zaman, der gibi bir hali vardı ve açtı ağzını.
"yujin ya, sen şeyi biliyor musun, mingi'nin..."
"ben yapacağım! siktir et, cidden. tamam. ben yapacağım onu. zaten ben yapmak istiyordum. çekindim söylemeye."
yujin bu ani çıkışa karşı güldü bir süre, sonra ise ikisi arasında geçen iletişimin aptallığını fark etti.
"bu ne şimdi? beni mal mı sanıyorsunuz siz? yunho, mingi ile ilgili neyi biliyor muyum?"
yunho, mingi'nin anında kocaman açılan gözlerine baktı. sonra tekrar yujin'e çevirdi gözlerini.
"mingi'nin neyini biliyor muyum, yunho?"
"geçen gün rüyasında beni görmüş." dedi yunho. aklına ilk bu gelmişti mingi ona en son rüyalardan bahsettiği için ama mingi gerçekten rüyalarında onu gördüğü için daha da gerilmişti şimdi, bilmiyordu yunho bunu. bilmiyordu değil mi? sarhoşken ona bununla ilgili bir şey demiş miydi? dememişti, hayır. dememiş olmalıydı.
"saçma saçma konuşma!" diye bir anda yükseldi mingi. eline bir titreme inmişti ve gerçekten iyi hissetmemeye başlamıştı saniyesinde.
"ne?" diye sordu yunho gülerek. "anlatmadın mı geçen gün oğlum, neymiş... işte ben gidip onu dövüyormuşum falan... yujin'e anlatma, utandım cidden gibi bir şeyler de demiştin. yalan mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little secret, yungi✓
Hayran Kurguyunho modern sanatla ilgilenen öylesine bir adamdı, mingi ise yaşadığı sorunları kimseye anlatamıyordu. ann