yunho'nun genelde cinsel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde birkaç günden uzun sürmeyen türlü birlikteliler yaşadığı yujin'in bildiği bir gerçek olsa da bu şekilde olması alışkın olmadığı bir şey olduğu için çok sağlıksız ve zararlı geliyordu. hoş, yujin'in şu anki lafta düzenli olan ilişkisi ise felakete doğru yol alıyordu son iki aydır. yine de son günlerde bu durum az da olsa bir değişim yaşamış gibi duruyordu. mingi dersini almışçasına kendini iyileşmeye ve toparlanmaya zorlamış, bundan sonra tamamen sevgilisine odaklı olmaya karar vermişti. bir anda hiç olmadığı kadar ilgili biri olup çıkmıştı şu üç günde.
yunho'ya biraz daha değinmek gerekirse tekdüze geçmişti hayatı. gayet modern ve maddi durumu iyi olan babası, yunho daha ilkokuldayken annesiyle boşandığı gibi acısını rahat yaşamak istediği için ve ilkokul birinci sınıf olan çocuğunun psikolojik hasarını düşünmeden resmen başından atmak üzere sayısız kursa gönderiyordu onu.
bir hafta içinde yedi yaşındaki yunho'nun ingilizce, fransızca, piyano, resim ve yüzme dersleri başlamıştı aniden. haliyle küçük yunho asla evde olmuyor, böylece babasına içip sıçmak için uzun bir zaman dilimi kalıyordu.
ilk yıl bittiğinde yunho yalvar yakar yüzmeden vazgeçti, yerine futbol geldi. üçüncü yıl bittiğinde piyanodan. dördüncü yıl ingilizce ve fransızca'dan tüm kurları öğrendiği için kopuşu oldu, hemen ardından japonca ve İspanyolca başladı. piyano biteli yıllar geçse de nerdeyse on altı yaşına basacak olan yunho bu sefer zorla keman derslerine de gönderilmeye başlanmıştı. keman öğretmeni bile bunun geç bir yaş olduğunu söylese de babası inatla devam ettirmişti oğlunu da dinlemeden. bu şekilde zorla gittiği bir sürü kursun sonunda yunho ana dili dahil beş dili çok akıcı şekilde konuşabiliyor, kayda değer seviyede piyano ve keman çalabiliyor, ayrıca resme olan ilgisi de günden güne artıyordu.
bir gün vardı ki yunho'nun aklından çıkmıyordu. babasının her şeyi neden yaptığını anladığı gündü ve yunho artık babasına kızma duygusunu kaybetmişti çok küçük bir yaşta, her zamanki gibi sarhoş olan babasının yanına gidip resim kursu saatlerini gerekirse on katına çıkarmasını ama başka kursa yazdırmamasını söylemişti ona. biliyorum, anladım, beni görmek istemediğin için bin bir kursa gönderiyorsun.
o gün dün gibi aklındaydı ve babasının bunu kabul etmesiyle kendini sürekli atölyede bulur olmuştu. birkaç kişiyle birlikte girdiği resim derslerine ek olarak öğretmeniyle birlikte bire bir yaptığı dersler başlamıştı, eve bu yüzden cidden geç dönüyordu. gerçek tutkusunu bulmuş gibi gözlerini asla önündeki kağıttan, boyalardan ayırmıyordu. duygularını bir şekilde yansıtacak şekilde tarzını bulmuştu, iyiydi de bu işte.
üç yılın ardından gitmeyi bıraktı o kursa da. babasıyla kavgası da bitmişti kendi içinde olan. genelde yüz yüze kavga etmezlerdi, kavgalar genelde yunho'nun beyninde olurdu zaten.
şu an ise yujin dışında kimse bilmezdi yunho'nun bu istemeden kazandığı kabiliyetlerini. hâlâ fransızca'yı dahi iyi bilirdi, o dilde herhangi bir kitabı alıp rahatlıkla okuyabilirdi. mingi'nin bir fikri dahi yoktu bu konulardan, hatta mingi'nin gözünde yunho tamamen başıboş gezen, bir düzeni olmayan, ayyaş, kaçık biriydi. bunları, aslında yunho'nun kendisinden çok daha üstün olduğunu öğrense küçük dilini yutardı muhtemelen.
mingi kendi deyimiyle yunho'nun neden bir baltaya sap olamadığını düşünüp dursa da böyle meziyetlerini bilse gerçekten mahvolurdu. çünkü mingi'nin tek kabiliyeti üniversiteyi bitirmiş olmaktı ve böyle saçma sapan bir yargısı oluşmuştu. yunho sanatla ilgili, mingi'nin deyimiyle sikimsonik bir iki yıllık bölüm bitirmişti ve yukarda dendiği gibi bir baltaya sap olamamıştı. işi gücü resim diye babasının parasını yemekti. gerçi mingi'nin durumu çok da farklı değildi, zamanında babası tarafından alınan dairede yaşıyordu ve yüksek lisansı bitirip mesleğini öyle eline alana kadar hâlâ ailesinden para alan ve alacak biriydi. yine de mingi'nin gözünde olay farklıydı işte, onun bir bok olacağı belliydi sonuçta. yunho'nun değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little secret, yungi✓
Fanfictionyunho modern sanatla ilgilenen öylesine bir adamdı, mingi ise yaşadığı sorunları kimseye anlatamıyordu. ann