21

162 36 131
                                    

yunho ile can alıcı o konuşmanın yapılmasının ardından üç gün geçmişti ve şimdi öğlen üç sularında, mingi'nin evinde oturuyordu seonghwa. kahvesini içerken sigarasını da eksik etmiyordu. yunho cidden üç gün içinde mahvetmişti mingi'yi, tüm kafasını allak bullak etmişti. mingi ise fikir almak için seonghwa'yı seçmişti. zaten bu olayı seonghwa dışında detaylı bilen yoktu, kalan kişiler sadece isim olarak biliyordu.

"sonra işte bana güvenmeni sağlayacağım dedi, tekrar beni sevdiğini söyledi."

seonghwa kaşlarını kaldırdı tekrardan. anlattığı kadarıyla bile hiç sevmiyordu bu yunho denen adamı.

"sonra da... ben biraz daha ağladım karşısında, istemiyorum falan dedim. aynı şeyleri söyledi durdu, neyse daha çok rahatsız etmeyeyim seni dedi, gitti."

"istemiyor musun peki?"

"onu... istemek istemiyorum."

"seni iyi etkilemediğinin farkındasın ama kalbin karşı çıkıyor işte, ne olursa olsun istiyor. olay bu."

"sence... ne yapmalıyım peki?"

mingi gerçekten tavsiyeye muhtaçtı, yüzünü avuçlarının içine aldı seonghwa'ya bakarken. seonghwa ise derin bir nefes aldı.

"kanka, ben bu elemandan ölesiye nefret ediyorum. kendi açımdan söylemek gerekirse ağlaya zırlaya kapının önüne koy, gerekirse rahatsız ediyor diye polise ihbar et."

istemiyordu işte mingi bunu yapmayı. seonghwa'nın ona belki yunho gerçekten değişmiştir, bir şans ver, demesini istiyordu.

"hem bak, yeosang'ın bir arkadaşı gelmişti ya geçen gün, soobin diye. seni çok beğenmiş adam ve dünya tatlısı bir insan."

evet, yunho ile olan bu olayın ardından diğer gün mingi yine buluşmaya gitmişti bu takımla ve yeni kişiler vardı. yeosang'ın kendi bölümünden insanlardı üçü de. aralarından en konuşkan, komik ve ilgili olan kişi de soobin idi. onu iyi hatırlıyordu mingi.

"sana yemin ediyorum cenneti yaşatır bu dünyada."

mingi güldü istemsizce.

"ben yunho konusunu bir sonuca ulaştırmadan kimseyi hayatıma almak istemiyorum."

"yani, sen de haklısın. bir şey diyemem."

ikisi de derin bir nefes aldı aynı anda.

"sonrasında yunho hiçbir şey yapmadı mı o kadar laf edip?"

"hayır, hiç yazmadı, aramadı. şu anlık bir şey yok."

"umarım salakça davrandığını fark etmiştir de vazgeçmiştir."

ama olayın bununla alakası yoktu. yunho bu üç gün içinde mingi'yle ilgili bir şeyler yapmadan önce hayatındaki kendisi gibi insanları atmakla başlamıştı işe.

mesela hayatından wooyoung'u çıkarmakla başlamıştı bu düzelmeye. aslında sevişmeleri, her şeyleri normal ve düzeninde gidiyor gibi dursa da yunho, mingi'yi sevdiğini fark ettğinden beri zaten gönülsüz davranmaya başlamıştı. gerçi wooyoung'dan kopmak çok kolay olmuştu.

"aramızdaki bu yatak arkadaşlığını bitirmek istiyorum." demişti wooyoung'a. wooyoung onun önünde yarı çıplak şekilde sarma sigarasını içiyordu.

"neden?"

"mingi'yi sevdiğimi fark ettim ve ona yakışır biri olmaya çalışıyorum. bu yolda da yatak arkadaşlığı istemiyorum."

wooyoung ise buna sadece, "peki, iyi şanslar." demişti ve "son kez yatmak ister misin?" diye sormuştu.

yunho ise "hayır, teşekkürler." demiş ve kalkıp gitmişti.

little secret, yungi✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin