6 | Visit

608 102 95
                                    

Ziyaret

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ziyaret

♫⋆。♪ ₊˚♬ ゚.

Bir perşembe akşamı, annem karşı komşularımızı akşam yemeğine davet ettiği için en güzel günlerimden birini geçiriyordum. Chris'in anne babası o kadar tatlı insanlardı ki, ailemle iyi anlaşmamaları imkansızdı. Bizimkiler de fazla sevecendirler. Babamın Amerikalı ve onların da uzun süredir Avustralya'da yaşamış bir aile olarak konuşacak çok fazla şeyleri vardı.

Ah, babamın Chris'i çok sevmesi de artı puandı tabii.

Yemekten sonra bu muhabbet devam ederken Chris'in de benim gibi sıkıldığını fark edince ona odama geçme teklifi sundum. Büyüklerin sohbeti asla sarmıyordu çünkü. Chris de gerçekten bunalmış olacak ki kabul etti.

Odama geçince ben yatağıma, o çalışma sandalyesine oturdu. Odamı inceledikten sonra, "Sevimli bir odan varmış, senin gibi." demesiyle karnımda bir hareketlenme oluştu ve bunun az önce yemeği fazla kaçırmam ile alakası olmadığını biliyorum.

Köşedeki ukulelemi işaret ederek, "Neden bana bir şeyler çalmıyorsun?" dedi ve gülümsedi. Zaten o gülümseyince ben komut almış gibi her şeyi yapabilirdim.

Ama bu sefer farklıydı.

"Sana ilk kez ukulele çaldığımda, en sevdiğin şarkıyı çalmak istiyorum. Ama henüz bana bir şarkı önermedin."

"Hm... Evet. Birden fazla favorim olduğunu söylemiştim. Ama sanırım şu sıralar çok sık dinlediğim şarkılar en sevdiklerim. Mesela Cris Cab - English Man In Newyork."

Heyecanla, "Ya~ O benim de favorilerim arasında. Orijinali yerine Cris Cab coverı daha çok hoşuma gidiyor."

Güldü, "Benim de öyle. Onun dışında... Jungkook'un şarkılarını dinliyorum bu aralar. Yani bilmiyorum, öyle belli başlı bir favorim yok."

Gülümsedim, "O halde biraz daha beklemen gerekecek."

"Voah, sanırım bana çok iyi bir performans sergileyeceksin? Bu kadar tutumlu olduğuna göre..."

Omuz silkerek güldüm. Gözleri yatağımdaki yunus pelüşüne kaydı, hafifçe güldü.

"Bu odaya daha çok yakışmış."

"Öyle mi? Merak ediyorum da, kim aldı bunu sana? Küçükken alınmış olmalı, annen gizlice kolilerin içine koyduğuna göre yani."

"Aslında çok da küçük değildim, lise birinci sınıf falandım; babam iş için yurt dışına gitmişti. Oradan gelirken bana getirmiş. Çok sıra dışı bir hediye değil, sonuçta bu tür oyuncaklar her yerde var. Ama babam bunu sokakta yoksul bir kadından satın almış yardım etmek için. Annem bu tip incelikleri sevdiği için bunu bizimle birlikte Kore'ye getirecek kadar önemli görüyor."

Anlatma şekli yüzünden kahkaha attım, "Ama gerçekten çok güzel bir düşünce. Kimsenin görmediği, görmezden geldiği bir satıcıyı görüp ondan bir şey almak... Kadının daha fazla oyuncak satabileceğine dair ne kadar umutlandığını düşünsene; biri aldıysa biri daha alır demiştir. Ve bu çok hoş."

Aleatory | Bang ChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin