Sır
♫⋆。♪ ₊˚♬ ゚.
Günler birbirlerini kovalıyor, zaman hızla geçiyordu. Chris ve ailesi buraya taşınalı üç buçuk ay olmuştu bile. Bu üç buçuk ay boyunca gözüm Chris'ten başkasını görmemiş, onun da beni görmesi için her şeyi yapmıştım.
Yani kısmen her şeyi. Mesela açılmamıştım, çünkü hislerimi belli etmek için yaptığım küçük hamleler hep Chris'in bana küçük kız muamelesi yapıp yanağımı sıkması ya da saçlarımı karıştırması ile son buluyor.
Sue bana flörtöz davranmamı söylemişti. Ama hayatımda daha önce kimseyle flört etmemiş olan ben, bu işi asla beceremiyordum. Öyle ki, Chris bana sadece gülüp geçiyordu.
Ocak ayına girmemizle havalar iyice soğumaya başlamış, birkaç hafta içerisinde yağacağına emin olduğum kar kendini erken göstermişti. Annem kalın atkıyı boynuma sararak beni nefessizlikten ölecek kıvama getirip bereyi de gözlerime kadar indirmişti.
"Buranın kışı NewYork kışına benzemez Miley, sımsıkı giyinmezsen kış boyu hastalıktan kurtulamazsın! İyice kapat ağzını burnunu."
Saatler 07:30'u gösterirken bu şekilde kapıdan çıkmam söz konusu bile olamazdı çünkü bugün perşembe. Chris'in benimle aynı saatte çıktığı gün!
Beni kıyafet yığını gibi görmesine izin veremem!
"Anne bari önümü göreyim ya! Bu şekilde tüm direklere kafa atarım." atkı yüzünden sesim boğuk çıksa da annem bereyi biraz daha yukarı çekti.
"Teneffüslerde çok bahçeye çıkma, sıcak sıcak otur sınıfta. Eve dönünce burnu akmış; ateşi çıkmış bir Miley görmek istemiyorum."
Kafamı salladım, "Tamam, tamam..."
"Hm. Hadi sen çık, ben de hazırlanayım. İşe geç kalacağım."
Annem hazırlanmak için yatak odasına gittiği anda atkıyı çıkarıp ayakkabı dolabına sakladım ve aynada beremi düzeltip saçlarımı biraz daha öne getirerek anaokul çocuğu görüntümden kurtuldum. Kapının deliğinden bakınca Chris'in çıkmak üzere olduğunu fark ettim. Hızla kapıyı açıp her zamanki gibi aa yine karşılaştık gülümsememi takındım.
Chris de o ışık saçan tebessümünü sundu. Botlarını giyerken, "Günaydın Mil." dedi. Ben de kendi botlarımı giyiyordum o sırada, "Günaydın."
Botlarımı giydikten sonra kapıyı kapattım ve ona döndüm. O da aynı şekilde bana doğru yaklaştı. Aigoo, günaydın kelimesinin hakkını veren tek insan... Onu görünce gün ayıyor gerçekten!
"Bana şans dile, bugün sınavım var. Hatta iki tane sınavım var." dediğinde heyecanla, "Sana güveniyorum oppa! Bol şans!" dedim. Gülerek yanağımı sıktı. Al işte ya... Hem seviniyor hem üzülüyorum bu hareketlerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aleatory | Bang Chan
FanfictionMelodiler, ritimler, sözler ve notalar; bir de benim küçük ukulelem. 27.12.2023 ©adoyyakli