tuana'dan
içeri girdiğimde herkes eğleniyordu aynı şekilde. müziğin yüksek sesinden dolayı sanırım kimse anlamamıştı çağanın o bağırışlarından.
oturduğum masaya gidip montumu elime aldığımda çantamdan denizin hediyesini çıkardım. sonra fermuarını çekip omzuma asıp montumu tek kolumdan aslayarak yağızlarla birlikte konuşarak gülen denize doğru adımladım.
* deniz * dedim anlamasınlar diye yüzüme zorlukla gülümseme takınıp. denizle birlikte diğerleri de bana döndüler
* benim işim çıktı erken gitmek zorundayım * dedim* noldu tuana bir sorun mu var? * dedi hafif yüzü düşerek. haklı da. onu yalnız bırakmak istemezdim hele ki böylesine güzel bir günde. ama kendimi hiç iyi hissetmiyordum.
o sırada çağanın sağımda durmasıyla bir anlık bakışım ona gitti. sorgulu bakışlarıyla benim tavırlarımı izlemeye başladı* yok hayır. * dedim hemen başımı olumsuz anlamda sallayıp. * sadece erken gitmek zorundayım * dedim bakışımı denize verip gülümserken. bir şey demedi
* kutluyorum bu arada.* dedim elimdeki hediyesini uzatıp. * umarım başarı senin yoldaşın olur hep * dedim eline vererek. gitmemi istemese de sonunda yüzüne buruk bir gülümseme koyarak elimden alıp sarıldı. sırtını sıvazladım hemen
* teşekkür ederim * dedi o da karşılık olarak kaç kez sırtıma vurup. geri çekildim ve bu sefer daha büyük gülümsedim
* tuana acelen varsa çağan götürsün seni onun arabasıyla geldik hepimiz * dedi yağız müzikten dolayı yaklaşarak. bakışımı tekrardan çağana çevirdiğimde o götürmeye hazır gibi bakıyordu. hatta arabanın anahtarını cebinden çıkarmıştı bile
* yok gerçekten gerek yok ben taksi çağıracağım hem bir arkadaşımla gideceğim * dedim yağıza dönüp. " sen bilirsin " der gibi dudaklarının kenarlarını aşağı çekip başını yana eğdi. daha fazla uzatmak istemedim
* görüşürüz o zaman * dedim hepsine hafif el sallayıp.
yanından geçerken son kez baktığımda zaten bana baktığını anladım. yanlarından ayrılıp alandan çıktım. merdivenlerden indikten sonra telefonumu arka cebimden çıkardım ve sılayı aradım. kaç saniye sonra sesi kulağımda çınladı. ona konuşma fırsatı vermeden söze girdim.* sıla meraba nerdesin? * dedim bakışımı sokakta gezdirip.
* evdeyim noldu? * dedi. * bir sorun mu var? *
* bavulunu hazırlayabilir misin? * dedim gözümün bir anlık kaç metre uzağımdaki taksiye çarpmasıyla koşmaya başlayıp.
sonra hatırlar hatırlamaz koşmayı bırakıp bu kez hızlı adımlarla yürümeye başladım* bir süreliğine köye gidelim mi sadece ikimiz en azından mide bulantıları geçene kadar * dediğimde elimi kaldırdığım için beni fark ederek durdu taksi. * gerçekten şüphe çekiyordum * dedim arka kapıyı açıp bindiğimde.
* tamam. * dedi hiç düşünmeden. * ama ne olduğunu bana anlatacaksın * dedi endişeli ses tonuyla
taksi yola koyulduğunda görmese de başımı salladım* tamam. bu akşama otobüs bileti alacağım o zaman bekleyeceğim seni orda * dedim
* tamam o zaman görüşürüz * dedi ve kapattı.
takisiciye evin adresini söyledikten sonra iki bilet almak için siteye girdim.
bugün tatil olduğu için fazla trafik falan yoktu o yüzden erken vardık. parasını ödedikten sonra inip direk eve girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fedakarlık
Teen FictionAramıza kocaman 𝒏𝒆𝒅𝒆𝒏𝒍𝒆𝒓 girdi ama o arayı kapatan küçük bir 𝒎𝒖𝒄𝒊𝒛𝒆 oldu : )