"Siz yorum yapmayınca üzülüyormuşum..."
~Leaky
*
"Dumbledore- nasıl?"
Harry hala duyduklarının şokunu atlatabilmiş değildi. Ağlayan Madam Pomfrey in yanına doğru yürüdü. Kulakları uğulduyordu. "Bundan emin misiniz? Profesör Snape ona yardım edecekti, elindeki laneti-"
"Hayır, hayır bunları bilmemen gerekiyordu." Madam Pormfrey hemen göz yaşlarını elinin tersiyle sildi. Yarı şaşkın, yarı hafiften korkmuş görünüyordu. "Bakanlık bu konuyla ilgileniyor. Sen... sen yatakhanene geri dön Potter ve kimseye bir şey anlatma."
Harry ye daha fazla soru sorma fırsatı vermeden koridorda gözden kayboldu.
Bakanlık ilgileniyor da ne demek oluyordu? Dumbledore un ölümünü
Voldemort un duymaması için herkesten gizlemeye mi çalışıyorlardı? Aslında bakanlığın şu ana kadar aldığı en mantıklı karardı. McGonagal gibi diğer Hogwarts Profesörlerinin de bu kararı desteklediğini tahmin ediyordu. Eğer Dumbeldore un artık Hogwarts ta olmadığı ortaya çıkarsa ölüm yiyenler Hogwarts a saldırma fırsatını kaçırmazlardı. Hala kalede herhangi bir hareketlilik olmadığına göre Malfoy onları içeri almakta başarılı olamamıştı.Ama sonsuza kadar bu sırrı saklayamazlardı. Elbet bir gün Dumbeldore un öldüğü ortaya çıkacaktı. Hogwarts da içindekiler de büyük bir tehdit altındalardı.
Dumbledore hayatta olsaydı ne yapardı? Harry sadece on altı yaşındaydı! Daha kendisi hayatta kalmayı beceremiyorken okulu tek başına Voldemort ve ölüm yiyenlerinden nasıl koruyacaktı?
Harry Madam Pomfrey in söylediği gibi yatakhanesine çıktı. Ron ve diğerleri henüz uyanmamışlardı. Bir şeyler yapmak zorundaydı ama ne? Ron ve Hermione den yardım istemenin hiçbir mantığı yoktu. Bir planı yoktu, normal bir hayatı yoktu, bir geleceği yoktu... Savaşmanın ne anlamı vardı? Zaten ölecekti. Herkes ölecekti.
Belki de sonsuza kadar bu odadan çıkmamalıydı.
Karanlık düşünceler tarafından esir alındığı sırada bir el omzuna dokundu. Bu Ron du. Belli ki uyuduğunu zannediyordu.
"Harry? Ne zaman geldin?" gözlerini ovuşturdu kızıl saçlı oğlan. "Dumbledore ile her şey yolunda gitti mi?"
Harry boynunda sallanan kolyenin varlığını o zaman hatırladı. Göğsüne inanılmaz bir ağırlık vardı oysa. Orada olduğunu nasıl unutabildiğine şaşırtı. Tişörtünün altından yeşil kolyeyi çıkarıp Ron a gösterdi.
"Başarmışsınız!" Ron diğerlerini uyandırmamak için sessizce sevindi. Ardından gergince ekledi. "Şimdi bunun içinde kim olduğunu bilirsin senin ruhunun parçası mı var?"
Harry neden geldiğinden beri bu kadar umutsuz düşüncelere kapıldığını o zaman anladı. Demek onu derin bir çaresizliğe iten kolyenin ta kendisiydi. Voldemort un hortkuluğunun bu kadar tehlikeli olabileceğini düşünmemişti. Zinciri boynundan çıkarınca kendini biraz daha iyi hissetti. Kolyeyi cebine tıktı.
"Size anlatmam gereken önemli şeyler var. Kahvaltıdan sonra- hayır, Hermione yi de uyandırıp hemen şimdi ihtiyaç odasına gitmeliyiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FACELESS • ~Harry Potter~
FanfictionGece ateşte kavrulurken, Ay güneşe kavuştuğunda, Kedi ve fare oyunu dönecek tersine, Yüzsüz ondan çalınanı geri almak için, Üçüncü kez dönecek evine. Karanlık Lord, kolla kendini. * Tarih 2 Mayıs 1998. Kalenin soğuk duvarları arasından kan ve gö...