"Uyarı(!): Aşırı duygusallık ve psikolojik cöküş içerir. Mutsuzsanız okumanız tavsiye edilmez 🥹
Uyarı 2(!): ilk uyarıyı dikkate almanı tavsiye ederim..."
Keyifli okumalar....
*
Kings Cross istasyonunda tam bir ekim havası vardı. Ne mont giyebilecek kadar soğuk, ne kısa kolluyla gezebilecek kadar sıcaktı. Ağaçlar sararan yapraklarıyla vedalaşmak için acele etmiyordu ama rüzgar onları zorla dalından koparmaya pek hevesliydi.
Kurumuş yapraklar etrafta uçuşurken tren istasyonunda koşturanlar arasında bazı özel insanlar vardı. Onlar perona yaklaşan treni beklemek yerine sandıklarını ve yanında taşıdıkları çeşitli evcil hayvanlarını, aileleriyle birlikte 9 ¾ perona sürüklüyorlardı. Kimisi hayatında deneyimlemek üzere olduğu en muhteşem yolculuğa yeni başlıyordu, kimisi de bu muhteşem yolculuğun son kez keyfini çıkaracaktı.
Aralarında yolculuğu yarım kalanlar da vardı.
Biri uzun, diğeri ondan birkaç santim daha kısa olan iki genç adam, yerini çok iyi bildikleri 9 ¾ peronundan kaygısızca yürüdüler. On beş yaşlarından daha büyük görünmeyen örgülü bir kız, iki adamı fark ettiğinde sandığını onlara doğru sürdü.
"Getirdin mi?"
"Evet." dedi kız kendinden emin bir ses tonuyla. İkisine de birer zarf verdi. "Altıncı vagonda görüşürüz."
İki adam kızın arkasından el sallar gibi yaptılar. Tren kalkmadan önce yolcu bekleme salonuna yürüdüler. Erkekler tuvaletini bulduktan sonra içeri girip kapıyı asaları ile kilitlediler. Kızıl saçlı olanı içeride kimsenin olmadığından emin olduktan sonra "İşte başlıyoruz." dedi sabırsızca.
Harry, örgülü kızın ona verdiği zarfı yırttı. İçinden çıkan siyah saç telini ağzına kadar çok özlü iksirle dolu olan cep şişesinin içine attı. Bir poff sesiyle saç teli sıvıda kayboldu. İksirin rengi açık yeşile döndü. Zarftan çıkan diğer saç telini de Ron a verdi. Aynısını o da kendi cep şişesine yaptı. Onun iksiri de kırmızıya döndü.
Birbirlerine cesaret veren kısa bir bakış attıktan sonra iksirleri kafaya diktiler. Boyları kısaldı, vücutları küçüldü. Birkaç dakika sonra ikisi de kıyafet denizinin içinde yüzüyorlardı.
"Bize birinci sınıf saçı mı getirdi?" dedi Ron kızgınca.
"Ben istedim." dedi Harry. "Birinci sınıftayken görünmezlik pelerinin içine ikimiz de sığabiliyorduk. Etrafta dolaşmak daha kolay olur."
"Ama zaten kimliklerimizi gizlemek için çok özlü iksir içmedik mi?"
"Gözlem yapacağız." dedi Harry ona büyük gelen kıyafetleri çıkarırken. Zarfta çıkan bilye büyüklügündeki iki taşa asasını doğruttu. Taşlar saniyeler içinde ilk sınıflara giydirilen Hogwarts cübbelerine döndü. "Rastgele bir öğrenciyi seçemeyiz. Olmadığımız biri gibi davranırsak şüphe çekeriz. Ayrıca birinci sınıf olursak kimse bizi tanıyormuşuz gibi davranamaz. Leila ya özellikle muggle doğumlu olmalarını söyledim."
"Anladım..."
Kıyafetlerini hızlıca üzerlerine geçirdiler. Onlar tuvaletten çıkarken Hogwarts Ekspressinin kalkış düdüğü duyuldu. Trene doğru koştular. Çocuklarına el sallayan aile kalabalığını ittirip trene atladılar.
Kimse onları tanımadı veya durdurmadı. Bu kadar kolay olacağını hiç düşünmemişti. Ancak boy tam bir dezavantajdı. Büyük sınıflara çarpmadan yürümek zordu, herkes durdukları yerde çene çalıyor, kompartımanları çarpıyor, onlar gibi sandıklarını bırakacakları boş bir yer arıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FACELESS • ~Harry Potter~
FanfictionGece ateşte kavrulurken, Ay güneşe kavuştuğunda, Kedi ve fare oyunu dönecek tersine, Yüzsüz ondan çalınanı geri almak için, Üçüncü kez dönecek evine. Karanlık Lord, kolla kendini. * Tarih 2 Mayıs 1998. Kalenin soğuk duvarları arasından kan ve gö...