"Hoş renklere boyadılar iğrenç amaçlarını."
~ Shakespeare
*
Kasım, 1979
"Bu muggle marketleri bir harika."
Bir kilometre uzaktan görülebilen karnıyla alışveriş arabasını ittiren kocasını izleyen Lily derin bir iç çekti.
Kocası. Evli olma fikrine hala alışamadığı gibi karnında büyümekte olan oğlu her geçen gün kendini biraz daha belli ediyordu. Evlendikleri günden beri dünya toz pembeydi oysaki. Doğum zamanı yaklaştıkça pembenin rengi kaçmıştı. Hormonlarından mıdır bilinmez, James ile eski günlerde olduğu gibi kavga etme duygusuyla dolup taşıyordu. Karışık, seksi saçlarını yeniden sinir bozucu bulmaya başlamıştı. Daha sonra ona bağırmak istediği için kendini suçlu hissedip ağlıyordu ve zavallı James ona yansıtmamaya çalıştığı bu garip duygu değişimlerine bir anlam veremiyordu.
Vücudundan nefret ediyordu. Daha önce hiç bu kadar kilo almamıştı. Son zamanlarda yapabildiği tek aktivite tuvalet ve yatak odası arasında yaptığı büyülü yolculuktu(!) James onu rahat ettirmek için elinden geleni yapıyordu. Yemeklerini yatagına getiriyor, kıyafetlerini değiştiriyor, tuvalete çıkmasına yardım ediyor...
Ancak tüm gün evde koca bir yağ fıçısı gibi oturmaktan usanmıştı Lily. Bu nedenle James ile birlikte alışverişe çıkmayı önermişti. James başta bu fikre sıcak bakmamıştı fakat Lily nin hormonal duygu bozukluğunu daha da kötüleştirmemek adına kabul etmek zorunda kaldı.
"Hoşuna gideceğini söylemiştim." dedi Lily. Ne kadar tuvaletinin geldiğinden ve süt reyonundan burnuna gelen iğrenç kokunun nasıl midesini bulandırdığından bahsetmedi. Bu gezinin ona iyi gelmesi gerekiyordu oysaki.
"Listede başka ne var?" market arabasıni itmeyi bıraktıktan sonra sordu James.
Lily elindeki küçük parşömen parçasını gözden geçirdi. "Mhm, biraz elma ve-"
gelen öğürme isteğini bastırmak için elini ağzına kapattı."İyi misin?" James onu fark eder etmez suratı endişeyle carpıldı. Sanki her an bayılacakmış gibi ona bakıyordu. "Ne oldu?"
"Yok bir şey." Lily yutkundu. James i daha fazla telaşlandırmamak için kagıtta yazan kelimeyi düşünmemeye karar verdi. "O...o kelimeyi okuyamıyorum..."
James yanına gelip elmanın altında yazan sözcüğe baktı. Daha sonra dudaklarına alaycı bir gülümseme yapıştı. "Süt mü?"
"Adını söyleme!" diye huysuzlandı Lily. Tüyleri diken diken oldu. "Düşünmek bile midemi mahvediyor."
"Tamam, tamam kızma hayatım." James gülmemeye zorladı kendini. "Neden ben S'yi alırken sen de orada elma seçmiyorsun? Hemen yanına dönerim, olur mu?" meyve reyonunu gösterdi.
"Olur." dedi kızıl saclı kadın. Uzaklaşan James i sessizce izledi. Ne zamandan beri ona hayatım diyordu? Yanaklarının kızardığını hissetti. Gerçek evli çiftler gibi hissetti.
Onlar da gerçekten evliydiler ama nedense Lily evcilik oyunu oynuyorlarmış gibi hissediyordu. Büyücülük dünyası kendine Voldemort diyen safkan takıntılı bir adamın tehdidi altındaydı. Savaş her an patlak verebilirdi. Sürekli tanıdığı insanların ölüm haberini alıyorlardı. Durum bu kadar kötüyken evlenmek bir hayali yaşamaktan farksızdı. Böyle tehlikeli bir dünyada çocuk büyütmek cok da parlak bir fikir sayılmazdı.
Ancak olan olmuştu ve bu çocuğu kabullenmekten başka çareleri yoktu. Karnındaki her şeyden habersiz bebeği korumak için her şeyi yapardı. O bebek, James ile hayalini kurdukları huzurlu hayatın mümkün olduğunu hatırlatan tek kişiydi. Aksi halde her an içlerinden biri ölecekmiş gibi yoldaşlık görevlerine katılarak yaşamak feci şekilde Lily nin moralini bozuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FACELESS • ~Harry Potter~
FanfictionGece ateşte kavrulurken, Ay güneşe kavuştuğunda, Kedi ve fare oyunu dönecek tersine, Yüzsüz ondan çalınanı geri almak için, Üçüncü kez dönecek evine. Karanlık Lord, kolla kendini. * Tarih 2 Mayıs 1998. Kalenin soğuk duvarları arasından kan ve gö...