GİRİŞ

7K 208 36
                                    

"GİRİŞ"

Hikayeye başlamadan belirteyim ki: "Arkadaşlar on beş yaşında bir kızdan okuyacamığız için lütfen bu şöyle ya da bu saçma demeyin. Lütfediyorum. Yani elbette bende doğrusunu ve mantığını yazarım ama kızın yaşını tahmin ederek okursak bazen bu saçma değil diyebilirsiniz ve aynı zamanda hayatını da düşünüp, empati yaparsanız eğer, daha iyi anlarsınız."

Sadece bir önerme verdim. Yanlış anlamayınız!

Çok tuhaftı. Ağlayamadım; ama ruhum paramparça olmuştu...

Fyodor Dostoyevski...

Keyifli okumalar!

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. ⭐

Yayımlanma tarihi: 12 Ocak 2024

💚

Bir insanın yaşantısı bile bir haykırış, bir isyan olabilir mi?

Bir insanın yaşantısı bile bir ölüm habercisi olabilir mi?

Onun yaşantısı öyleydi.

Bir haykırıştı, isyandı, zulüm ve bir ölümdü.
Her ruhun hem de bedenin öldüğü bir yaşam...

Dicle, ruhunun içine ektiği acı ile sadece babasına baktı, oturduğu yerden. Bir insan nasıl kendi kızının hayatını mahvedebilirdi?
Nasıl olur da bir insan evlatları arasında bu kadar ayrım yapabilirdi? Sadece kız olduğu için mi ailesi tarafından bu kadar çabuk dışlanıyordu?

Oysa peygamber efendimiz değil miydi kızını omuzlarında gezdirip, evlatları arasında hiç ayrım yapmayan?

Şimdi bu insanlar nasıl olurda sırf oğullarının mutluluğu için bu kızı bu yaşta gelin ediyordu?

On beş yaşındaki, daha okul okuyan bu kızı nasılda bir töreye kurban ederlerdi?
Artık yalvarmayı bırakmıştı. Bu sefer annesinin yalvarmalarını dinliyordu ama nafile. Annesi Güzide hanımın kendisini babası olarak ilan eden Mustafa beye yalvarmasını dinliyordu. Artık ses etmiyordu.

Erkek egemenliğinin galip geldiği bir yerde, bir evde ve onlarla dolu düşünceler içinde ne dese boş kalacaktı.

Abisine baktı durduğu yerde, gülümsedi. Boş, hayal kırıklıklarıyla dolu ve nefret bakışıylaydı. Kim bilebilirdi ki, bu çocuk kızın en güzel elbisesini giyerek gittiği okul dönüşünde, abisinin yaptığı yüzünden bu yaşta insanlıktan nasibini almamış ve kendisinden 11 yaş büyük birine verileceğini. Sadece gülümsedi.

Oysaki ağlaması gerekmiyor muydu?
Ruhu paramparça olmamış mıydı?
Olmuştu...

Belki de zaten gülümsediklerimizdi canımızı bu kadar yakan...

Ne suçu vardı onun? Coğrafya mıydı onu bu kadar değersiz kılan yoksa kız olması mıydı?

Belki sadece coğrafyayı bahane ederek hiçbir zaman değişmeyen düşüncelerdi.

Çünkü hiçbir coğrafya bir kızın bu yaşta evlenmesine göz yumamazdı. Çünkü hiçbir insan evladı daha çocuk olan biri ile evlenmeyi istemez aksine ona yardım ederdi.

Ama verilen karar birini mutlu ederken diğerini daha çocuk yaşta mezarlık etmişti.

Ama o, oyun oynaması, okula gitmesi ve ders çalışması gereken yerde koca bir evin sorumluluğu ve kendisini insan sanan bir adam ile zorla hanım ediliyordu.

Oysaki onun hayalleri vardı.

Öğretmen olacak ve bu değişmeyen düşünceleri değiştirmek için bir adım atacaktı ama bugün duyduğu bir cümle ile hayatı başına yıkılmıştı...

Değişmeyen düşünceler yüzünden çocuk gelin oluyordu!

Bu yaşında...

Ama her verilen karara boyun eğecek değildi.

Bu kadere ne daha fazla kişi mahkum olacak ne kendisi. Ama kendisi olsa bile bu mahkumiyet tek taraflı olmayacaktı.

Çünkü zaman her şeyin çaresiydi.

Bazen ölümü iter bazen bize ölümü getirirdi...

Bunu zaman belirlerdi...

Şimdiden geleceği belirlediği gibi...

Yıkılmak binaya mahsus bir şey değil ki Züleyha, bir insanın bir cümle ile yıkıldığını gördüm ben...

Cahit Zarifoğlu...

.....

Herkese merhaba💛

Bugün coğrafyadan çok, düşüncelere meydan okuyan ya da okuyamayan insanlardan olan birinin hikayesini okuyacağız...

Umarım seversiniz.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız lütfen💙

Değişmeyen düşüncelere inat💙

İnstagram:Merdumgiriz.234

Diğer kitaba da göz atmayı unutmayınız ya da deneyiniz! Lütfenn!

Sevgilerle kalın

URGANA GEÇİRİLEN DÜŞÜNCELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin