6.BÖLÜM;Part-2:
"Söz Günü"Evet, bu bölümle beraber toplam yirmi sayfalık bir bölüm oldu. Bölmemin sebebi tamamıyla uzunluğuyla alakasız, olaylar üst üste binmesin diyeydi. Çünkü uzunluk için bölseydim ilk bölümü bölerdim.
Oy vermeyi ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayınız lütfen⭐❤
Neredeyse yorum yok... oy yok...
Emek veriyoruz, lütfen!İnstagram hesabım: merdumgiriz.234
Keyifli okumalar🤗
Bu hayat, her hastanın yatağını değiştirme arzusuna kapıldığı bir hastanedir.
Charles Baudelaire...
.......
Ne zorluklar vardır mücadele edilmesi gereken, ne zorluklar vardır başa çıkılması zor olan ama ona rağmen mücadelesini sürdürmesi gereke.
Aynanın karşısında kendime bakıyordum bir saattir. "Kız biraz daha üzülmüş gibi yaparsan valla ben bile kıyafet yırtıldığı için ağladığını düşüneceğim. Pardon senin yırttığın ama aslında denilene göre yolda yırtılan elbise için," dediğin ikimizde gülmüştük.
"Güldürme be! Zaten kendimi zorlamaktan geberiyorum. Öylesine nefret doluyum ki Ebrar, öyle bir nefret ki, asla yerini bir şey alamaz sanki. İçim o kadar yanıyor ki ve ben eminim anemin ki de şimdi böyle yanıyordur. Doğruyu mu yapıyorum anneme söylemeyerek Ebrar?" Sonda Ebrar ellerim tuttu ve yüzüme bakarak, bana güven vermek istercesine konuştu.
"Annen bu yaptığını bilse senin adına zeval gelmesin diye izin vermez ve kendini yerdi, Dicle ama eğer böyle mutlu durursan en azından o da biraz mutlu olur. Tamam annen çabucak inanacak gibi değil fakat denemekten zarar yok. Kadın her gün acı mı çeksin?"
Haklıydı. En azından inanırdı ve o gün üzülürdü belki ama yalan oluğunu öğrenince belki daha iyi olurdu. Tamam, yalan oluğunu öğrendiğinde çok kötü olacaktı ama en azından belli bir süre bu devam edecekti. Yaşadığı müddetçe değil. Özellikle planın son hamlesini yaptıktan sonra o da korkulacak bir şey olmadığını öğrenecekti.
Hor görülecek, küçümsenecektim ama o adamla bir ömür geçirmekten daha iyidir o bir kaç aylık süreç.
Derince soluk aldım, "haklısın ve sanırım..." konuşmamı bölen kapının tıklatılması olmuştu. Oturduğum yerden kalkarken içeriye annemin sesi doluştu. Bu ellerimin titremesine sebep olurken ne tepki vereceğimi hâlâ çözemiyordum. Annem o kararı kabul ettiğim günden beri benimle düzgün konuşmuyordu. Ya da konuşamıyordu. Korku ile Ebrar'a baktığımda o da tedirginlikle bana bakıyordu.
"Gel anne," dediğimde annem içeriye girmişti. Gözleri direkt olarak üzerimde dolaştığında göz bebeklerinin titrediğini gördüm. Üzerimde siyah, salaş, simli ve diz altında biten, kolları tülden olan bir elbise vardı. Belimden lastikliydi elbise. Kahverengi saçlarımı dağınık bir topuz yapmış ve hafif makyajla yüzümü büyük göstermiştik. Bu elbiseyi bana annem giymem için göndermişti. Aslında o da biliyordu benim mavi giymek istemediğimi ya da hissediyordu. Ben siyah renginden nefret ederdim. Eğer gerçek bir mutluluk yakalasaydım, o elbise kesinlikle mavi olurdu. Ama elbise benim nefret ettiğim bir renkti. Siyah.
Hem bu elbise hem de makyajla cidden on sekiz yaşında duruyordum. Demek ki artık sadece yaşım değil, yüzümde büyük durmak zorundaydı. Beni buna mecbur kılmışlardı bu insanlar, bu zihniyet.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
URGANA GEÇİRİLEN DÜŞÜNCELER
Ficção AdolescenteHikayede kan, şiddet, vahşet, töre ve berdel gibi türlü şeyler mevcuttur!!! Direniş vardır hayatımızda. Her şeyin ne olduğunu bile bile direnmektir yaşamak bazen. 15 yaşında hayatı mahvolan bir insandı dicle. Töre adı altında umudu öldürülen insanl...