Salon ile birleşik küçük mutfakta Jeongin hasta olmamaları için nane limon kaynatırken, Seungmin sandalyeye oturmuş bacaklarını da kendine çekerek olduğu yerde küçülmüştü.
"Mutfakta iyi misin?" diye sordu merakla. Jeongin başını salladı "Yani iyiyim diyebilirim. Çoğunlukla kendi yemeğimi yapıyorum, bazen hazır aldığım oluyor".
Aldığı bardakları masaya bırakmış kendisine bir sandalye çekerek oturmuştu. Tek bacağını kendisine çekerken "Onun hepsini iç" demişti.
Seungmin başını bacaklarından kaldırıp bardağı kavradı. Sıcaktı ama ellerini çekmedi yinede.
Bir süre sessizlik oluşurken "Ne olduğunu anlatmak ister misin?" diye sordu Jeongin.
"Bir şey olmadı ki"
Tek kaşını kaldırarak sarışına baktı. "Gözlerinde ki kızarıklık pek öyle demiyor". Seungmin iç çekip bardağına çevirdi bakışlarını.
"İnsanlar sinirimi bozuyor".
Bir süre bu durumu nasıl anlatacağını düşündü. "Yani kendileri ile hiç bir alakaları olmamasına rağmen o şey için yorumda bulunuyorlar. Başka insanların hayatlarına burunlarını sokuyorlar".
"Evet bir çok kişi öyle. Konudan tamamen bağımsız olsa bile bir yorumu vardır. Konuyu bilmeden ortaya atlar ve konuşur".
Avucunun içindeki bardağı sıktı "Nefret ediyorum böyle kişilerden". Jeongin onun avuçlarından bardağı kurtarıp "Elini yakacaksın" dedi.
Hala tuttuğu bardağı bu sefer sarışının dudaklarına götürdü, Seungmin kendini tutamadan gülüp bardağını eline alarak bir yudum aldı.
"Hm! Bu neden bu kadar güzel?"
Jeongin mutlulukla gülümseyip "Olmuş mu cidden?" diye sordu. "Evet normalde bunu içmeyi sevmem ama şuan güzel geldi".
"Çok sevindim" diyen Jeongin kendi bardağını eline aldı.
"Onları çok fazla kafana takma bu arada". Seungmin ona dönerken sözlerine devam etti.
"Bu dünyada bulunduğumuz sürede herkes konuşacak, en ufak şeyde bir sürü yorum yapacak. Baş etmenin yolu ise sadece görmezden gelmek, duymamak. Belki zor bir şey ama bunu yapmadan onlardan kurtulmak zor".
Seungmin son yudumunu içip başını salladı. "Haklısın. Hep dediğin gibi yaparım zaten ama bilmiyorum belki de çok doldum bu konuda".
Jeongin güldü. "Herkesin patlama hakkı vardır".
Seungmin de gülümseyip camdan dışarı baktı. Hava kararmıştı iyice, ailesine haber verdiği için sıkıntı yoktu ama Jeongin'in annesi veya babası hala gelmemişti.
"Sizinkiler ne zaman geliyor? Rahatsızlık vermek istemem".
Saf merakla sorduğu soru ile duraksadı Jeongin. "Annem biraz yoğun bir işte çalışıyor, ne zaman gelir bilmiyorum. Babam ise küçük yaşta kaybettim".
"Ah ben özür dilerim". Jeongin elini iki yana salladı "Sorun yok Seungminim, anlatmadım ki hiç".
Seungmin yinede üzülürken Jeongin uzanıp burnunun ucuna vurdu. "Asmak yok artık suratları, hadi kalk dışarı çıkalım".
"Ne?". Jeongin ayağa kalkıp cama bakmış, yağmurun durduğunu görmesi ile "Evet dışarı çıkıyoruz haydi" demişti.
"Manyaksın ya" diyen Seungmin gülerek ayağa kalktı. Montları üstüne giyerken Jeongin sarışının çantasını omzuna takmış Seungmin ise ıslak kıyafetlerinin olduğu torbayı eline almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cheese // Seungin ✓
FanfictionOkulun enerjik ve yaramaz öğrencisi Jeongin ve çalışkan öğrenci Seungmin "Şimdi, 1, 2, 3 Peynir!" Jeongseung Jilix Hyunho Binchan