Gecenin bir vakti başlayan fırtına ile gök gürültülüsü tüm şehri sarıyordu. Yorganını kendisine sarıp, bacaklarını kendisine çeken minik bedenin gözleri sımsıkı kapalıydı.
Elleriyle kulaklarını kapatıp minik minik sallanıyordu. Tekrar gelen gök gürültülüsü ile yerinden sıçradı. Gözlerinden yaş akarken "A-anne" dedi kısıkca.
Sesi titriyordu. Aslında tüm vücudu titriyordu, siyah saçlı minik çok korkuyordu.
"A-nne çok korkuyorum b-ben"
Gök gürültülüsü ile daha küçüldü yerinde. "Neden y-yanımda değilsin? K-korkuyorum".
.
.
."Onları biraz daha yukarı assak daha mı iyi olur acaba". Felix geriye çekilip kapıya astıkları süse bakarak konuşmuştu.
Hyunjin ve Seungmin ellerinde '50. Yıl' yazılı süsü daha yukarı çıkarmış "İşte bu şekilde daha iyi" diyen Felix ile yazıyı asmışlardı.
"Okulun ellinci yılı olması nedense garip geldi. Yani öyle değil mi elli yıldır bu okul var arkadaşlar"
Jisung'un şaşkınlık içersinde söyledikleri ile diğer üçlü güldü.
Yaklaşık iki gün sonra okullarını 50. yılıydı. Buna özel okul süsleniyor ve o gün okulda etkinlikler olacaktı.
Dörtlü ise spor salonunda kendi işlerini bitirmişlerdi. "Chan hyunglarım yanına gidelim" diyen Felix ile bahçeye ilerlediler.
Masaları kuran büyüklerinin yanına adımlayıp "Bitmedi mi sizin işiniz?" diye sordu Hyunjin.
"Of yok, tam bitti diyoruz yeni bişey. Hayır son sene olan kişiler ders çalışırken biz amele gibi çalışıyoruz".
Minho'nun isyanı hepsini güldürmüş, Changbin kurdukları standın sandalyesine oturmuştu. "Yoruldum oğlum ya, bir daha gönüllü falan olmam bu işlere"
Chan onun saçlarını okşayıp öpücük kondururken Seungmin ikisine tebessüm etti.
Aklına gelen kızıl saçlı ile "Jeongin'i gördünüz mü? Bahçede yardım edeceğim demişti".
"Başta yanımıza gelip yardım etti ama sonra kayboldu" dedi Chan. Seungmin başını sallayıp etrafına bakındı.
"Ah selam Seungmin". Jiwon'un sesini duyması ile ona dönüp gülümsedi "Selam Jiwon, bunlar nereye?".
Eliyle taşıdığı kutuları işaret etti. "Rehber hocasının odasına gidecekler, of daha var". Arkasında diğer kutuları gösterip iç çekti.
Seungmin gülüp "Yardım etmemi ister misin?" diye sordu. "Ya aslında çok iyi olur" demesi ile güldüler.
"Ama sen bunları al, onlar daha ağır ben taşırım". Seungmin omuz silkip Jiwon'un elinde ki kutuları aldı, Jiwon da hızlıca kalan kutuları almış beraber okula girmişlerdi.
Beş katlı binada rehbercinin odası dördüncü kattaydı. "Bugün etüte kalacak mısın? Sonraki iki gün yapılmayacak çünkü".
Seungmin biraz düşündü. "Aslında bugün kalsam güzel olur" demesi ile Jiwon gülümsedi. "Bende kalayım o zaman".
Sarışın gülüp "Hey bana neden bakıyorsun sen?" dedi sahte bir sinirle.
"Ya ama diğerleri çekilmiyor Seungmin" diye mızmızlandı hemen genç. Seungmin göz devirip güldü.
Dördüncü kata gelmiş uzun koridorda yürürken rehbercinin odasından kızıl saçlı genç çıkmıştı.
"Teşekkür hocam!" diyerek mutlulukla kapısını kapatıp arkasına döndü. Gördüğü ikili ile duraksadı anında.
"Jeongin? Bende seni aradım, ne yapıyordun?" diye sordu Seungmin hemen yanına gelip.
"Önemli bişey değil Seungminim, siz peki?" Yüzünde sahte olduğu pek belli olmayan gülümseme ile bir Seungmin'e bir de yanında ki Jiwon'a baktı.
"Rehber hocasının odasına kutu götürüyoruz" diyerek açıkladı Jiwon.
"Anladım sen yoruldun kesin Jiwon ver sen olmadı".
"Gerek yok-" derken Jeongin onun elinde kutuları aldı. "Gerisini ben ve Seungmin halleder görüşürüz" diyerek el salladı ona.
Seungmin ne olduğunu anlamazken Jiwon sinirli bir nefes bırakıp "Peki görüşürüz" diyerek yanlarından ayrıldı.
Aralarında garip bir sessizlik olurken rehbercinin odasına kutuları bırakıp çıktılar.
Koridorda tek başlarına kalırken "Jiwon'u neden gönderdin öyle?" diye sordu Seungmin.
Omuz silkti kızıl saçlı. "Benim pek hoşlandığım bir tip değil diyelim" dedi kısaca.
Cama yaslanması ile Seungmin de onun gibi yaptı. "Okulda ki kimseden hoşlanmıyorsun sen"
Jeongin bununla güldü. "Yani öyleydi diyelim. Sanırım artık Felixler den hoşlanıyorum, yani arkadaşız galiba".
Hemen "Evet öyle siniz" diye atlayan sarışın ile güldü. "Tamam öyleyiz" dedi".
"Ama ilk sevdiğim kişi sensin. Sanırım önceden bir şeyim de olmamıştı sana ben seni tanıdığımdan beri seviyorum".
Seungmin gülüşünü saklamaya çalışıp "Hm öyle mi?" diye sordu. "Evet öyle".
Seungmin kaçmak için cama döndü hemen. Konuyu değiştirip "Hava kapanmış hep yağmur mu yağacak acaba".
Jeongin de onun gibi cama dönüp havaya baktı. "Güneş çıksın ya"
"Yağmur sevmiyor musun?" diye sordu sarışın. "Pek değil" dedi durgun sesiyle.
Bu sırada gök gürlemesi ile kızıl saçlı yerinden sıçramıştı. "Cidden yağmur yağacak" dedi Seungmin dudaklarını büzüp.
Yanında ki bedene baktığında ise titrediğini gördü. Kaşları havaya kalkarken "Jeongin gök gürültüsünden korkuyor musun?" diye sordu.
Kızıl başını iki yana sallayıp "Yok korkmak ya aniden olunca şey oldum" dedi elini iki yana sallayıp.
Tekrar gürleyen hava ile ise hızlıca sarışının koluna tutundu. Seungmin gülümseyip Jeongin'in elini sıkıca tutarak okşadı.
Bir elini de saçlarına çıkarıp "Şs bişey yok Jeonginim, buradayım ben" dedi yumuşak sesiyle.
Jeongin korkan gözleriyle ona bakarken hafiften dolan gözlerini sildi uzanıp.
"Korkmana gerek, ben yanındayım". Sertçe yutkundu Jeongin, kollarını sarışının boynuna dolması ile Seungmin gülüp sırtına sarıldı.
İlk kez biri yanındaymış gibi hissediyordu.
---
Jeongin çok tatlı
Seungmin çok tatlıJisung da çok tatlı 🖐️
Baysss
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cheese // Seungin ✓
FanfictionOkulun enerjik ve yaramaz öğrencisi Jeongin ve çalışkan öğrenci Seungmin "Şimdi, 1, 2, 3 Peynir!" Jeongseung Jilix Hyunho Binchan