Bir önceki bölüm köyü sonlu olduğu için bir çoğunuz üzüldü, biliyorum. Veee size iyi okumalar diliyorum...
Alaz'dan
Sanki içimde kopan fırtınaların arasında bir bebek sesi, bebek ağlama sesi duyuyorum. Bana bebeğinizi kaybettiniz dediler. Ben bu kadar acı çekiyorsam Sedef'in neler çekeceğini bilmiyorum. "Eşiniz karnına darbe almış. Bu darbe esnasında bebek düşmüş." Bu kadar basit miydi yani? Acımın nedeni sadece 9 kelimeden mi ibaretti. Tıpla alakam yok ama bu söyledikleri benim nefes almamı engelledi.
Elvan'a hiç bir şey söylemeden annemi eve çağırdım. Elvan'a anneannesi bakarken ben Sedef'i evden çok hızlı çıkardığım için annemin sorularına yanıt veremedim.
Doktor birkaç şey daha dedi ama ben anlamadım.Sedef'in beyni kendini korumaya aldığı için şu anda uyuyor. Bunca şeyi kaldıramayacağını tahmin etmeliyim. Gözlerime bakıp anlamıştı ne olduğunu. Hayır demişti, hayır. İşte o zaman gözünden çıkan yaşlar ile ben kahroldum. Bu acıyı, bu duyguyu hayatta hiç tatmadım. Çok kötü bir şey. Bahçede gökyüzünü izlerken neden oldu bilmiyorum ama kafamı hastanenin terasına doğru çevirdim. "Sedef!" Bu kadın delirmiş olmalı atlayacak!
Sedef'ten
Acıyor çok acıyordu. İçim acıyor parçalanıyor bıçaklanıyor gibi acıyordu. Evet, daha hiç görmediğim bir bebek için bu acı. Ama hayır, o bebek sizin canınızın bir parçasını taşıyorsa işte o zaman insanın yıkılış sebebidir onun ölümü.
Ne kurşun, nede bıçak yarasının acısı gibi benim yaşadığım his. Çok acı veriyor ama kurşun ve bıçak acısı bu acının yanında hiç kalıyor. Ben bu acıyla nasıl yaşayacağımı bilmiyorum fakat çok zor yaşayacağımı biliyorum.
Düşüncelerime daldığım için ne zaman uyandım bilmiyorum. Ama yine burnuma hastane kokusu gelince hastanede olduğumu anladım. Yataktan kalkıp kolumdaki serumu sertçe çektim. Kolum kanamaya başladı ama umursamadım. Kaldığım odadan çıkıp asansöre bindim. Ruh gibi göründüğünü farkındaydım. Çok fazla ağladığım için gözlerim yanıyordu.Asansör yedinci katta yani teras katında durunca yürümeye başladım. Korkulukların diğer tarafına geçip tutundum. Alaz'ın ismimi haykırdığını duydum ama bu beni durdurmak için yetersiz bir şeydi. Son bir dilek diledim.
Bu hayatta gözlerimi yumup bir daha açmamak.
Evet sadece bunun diledim. Gözlerimden akan yaşları umursamadan önce son bir kez Alaz'ı görmek için aşağıya baktım ama orada yoktu kafamı kaldırdığımda Alaz'ı karşımda buldum. "Sedef bunu yapamazsın. Ben ve kızımıza bu acıyı yaşatamazsın" dediğinde güldüm. Evet güldüm, ben kafama bir şey takmışsam yaparım. "Alaz, ben yapamıyorum anla ben bu acıya katlanamam yapamam ben. Canım acıyor anlasana." Dediğimde Alaz'ın göz yaşını gördüm ve yutkundum.
"Bende yapamıyorum Sedef, ama arkamda korumam gereken bir ailem var. Bu yüzden güçlü durmaya çalışıyorum, sen bu kadar kolay pes edemezsin," dediğinde daha çok ağladım. "Canım çok yanıyor Alaz, yapamam diyorum sana," dedim ve ellerimi korkuluktan çektim. Aşağı doğru düşerken Alaz'ın sesi yankılandı havada "Sedef!" diyen sesini duydum ve hemen arkamdanatladı. Bu adam deliydi benim için canını feda ediyordu. Onun hiç bir zaman önceliği olmamama rağmen... Beni kendine çekip sardı. Yere sert bir şekilde düşeceğimizi zannetmiştim fakat yumuşacıktı gözlerimi açtığımda yaklaşık on beş kişi örtü, yastık gibi bir şeyi germişlerdi ve biz onun üstüne düşmüştük. Alaz'a baktım ve iç çektim ona sımsıkı sarılıp içimi döke döke ağladım. "Şşş, tamam" dedi Alaz güven vermek istercesine.
2 gün sonra
Yapmıyorum bebeğim gittikten sonra Alaz benim için deniz kenarında sessizlikte bir villa tuttu. İki gündür denizi izliyor, deniz kıyısında dolaşıp ona derdimi anlatıyor, denize tekme atıyordum. Şimdi ise denizin kenarında oturmuş denizde ayaklarımı ıslatıyordum. "Sence ben bu acıyı daha ne kadar daha taşırım?" Diye sordum denize ama bana sadece dalgaları ile cevap veriyordu. "Sonsuza kadar mı?" Dediğimde gözlerim doldu. Ben ne zaman denizi izlesem aklıma o geliyor, onu hayal ediyordum.
Ağlamamak için ayağa kalktım ve denizin kıyısında yürümeye başladım. "Neden tüm aksilikler benim başıma geliyor? Neden ben!?" Diye isyan ettim ve denize tekme attım. Denize doğru bağırıp bir daha tekme attım, ve bir daha. "Canım çok yanıyor, ölüyorum ben! Yaşayan ölü gibiyim ben yapamıyorum artık yeter!" Diye bağırdım denize doğru. Sonra gökyüzüne baktım ve, "Allah'ım biliyorum çok fazla beddua ediyorum ama bu duam beddua veya başka bir dua değil! Al canımıda kurtulayım Allah'ım!" Dedim.
Adım sesleri geldi kulağıma ve hemen sonra çikolata kokusunu içime çektim. Arkamı dönmeden "Ne kadardır burdasın?"diye sordum. "Yeni geldim," dediğinde ona döndüm. Saçları dağınık, gözleri kızarıktı. Üzerindeki siyah bol kısa kollu tişörtü, ve altındaki siyah kot şortu dizine geliyordu. "Elvan nasıl?" Diye sordum onun kollarının arasına girerken. " O iyi," Dedi ve saçlarımın kokusunu içine çekti. Benim nasıl olduğumu bildiği için sormuyordu, bende aynı şekilde onun nasıl olduğunu bildiğim için sormuyordum.
Elimle denizin kenarını gösterdim. "Oturalım mı?" Diyerek ona baktım. "Oturalım," dedi. Denizin kenarına oturduk ve ben başımı Alaz'ın omzuna yasladım oda başını başımın üstüne yaslanarak derin bir nefes aldı. " Denizden nefret ettiğini sanıyordum" dedi. "Evet ediyordum, ama bana şu zamanda çok yardımcı oldu bu yüzden ondan nefret etmiyorum." Denizi hiç görmedim diye nefret ediyordum ama artık seviyorum. Kafamı kaldırdım ve ona baktım, "Öpüşelim mi?" Diye sordum iki gündür hiç gelmemişti onu özlemiştim. Güldü ve "Öpüşelim" dedi.
Evet bir bölümün daha sonundayız, umarım beğenmişsinizdir bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendize iyi bakın sizi seviyorum...❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALASAR 5
Teen FictionYaralasar beni çok etkiledi, ve bu yüzden bu kitabı yazıyorum. Hadi, daha ne bekliyorsun bir göz at bölümlere!