Merhaba sizlere güzel bir okuma keyfi diliyorum.
Yıllarca sokakta yatmış, hiç bir zaman ailesi tarafından ilgi görmemiş bir kız olarak yaşadım. İlgi nedir tabiiki de biliyordum fakat ilgi görmediğim için nasıl olduğunu pek bilmiyordum. Aslında ilgi görmeyi pek sevdiğim söylenemez. Neyse konumuz ilgi değil Sedef! İç sesim haklıydı. Konumuz ilgi değil. Konumuz şu; Kuzey tüm ekibi evine çağrdı ve biz şu anda kapının açıkmasını bekliyorduk. Yani; Alaz, Ben, Deniz ve Elvan. Kapıyı sonunda biri açınca sıkıntıyla önceden aldığım nefesi verdim. "Evren!" Elvan içeriye koşarak dalınca kıkırdadım. Evren'le çok iyi anlaşıyorlardı. Elvan, Evren'in boynuna sarıldı "biliyor musun benim başım çok ağrıyor, ben hasta oldum." Diyerek sızlanınca tebessüm ettim. Evren, "geçmiş olsun Elvan, çok üzgünüm..." diyince kıkırdadım ve içeriye girdim. "Kuzey!" Bende bir çocuk edasıyla Kuzey'in boynuna atladım. "Kedicik," diyerek beni kucağından indirdi. "Görmeyeli baya yaşlanmışsın." Diyince kaşlarım çatıldı. "Oğlum en son nisanda görüş-" dedim ve durdum. "Oğlum iki ay olmuş!" Diye bağırdım. Biz şu anda Haziran'ın 20'sindeydik ve... Ne!? Benim doğum günümdü! Bu aptallar bana yine mi süpriz yapmaya kalkıştılar! Neyse sakinim. Belli etmeyecektim.
"Alaz?" Diyerek arkamı döndüğümde Alaz, Deniz'in elini öpüyordu. "Efendim güzelim?" Diyince içeriyi gösterdim. "İçeriye geçelim hadi," dediğimde başını salladı içine Deniz'in olduğu elindeki bebek puseti ile içeri yürümeye başlayınca bende arkasından yürüdüm. Salona girdiğimizde; Kuzey, Ecrin, Hakan, Naz, Yiğit, Efe, Ilgaz, Yavuz, Yosun, Atalay, Simay, Selen, Sare, Venüs, Rüzgar, Evren, Gonca, Pare, Michael, Buket, İshak, Aslı, Babaanne, Eyüp, Aslan babam, babam, annem ve tekerlekli sandalyedeki dedem. Dedemin hastalığı ilerlemişti olup olmafık yerlerde bayılıyordu artık bu sürekli olmaya devam edince bizde tekerlekli sandalyeye baş vurmuştuk. Annem ve babalarım yanıma geldi. Önce annem bana sarıldı. "Doğum günüm kutlu olsun kızım..." diyince güldüm. Bu süpriz değildi. "Teşekkür ederim anne," diyerek anneme sarıldım.
"Çok yaşlandın be kızım," diyen babamla birlikte kıkırdadım. "Ben yaşlıysam sen fosilsin baba!" Diyerek açtığı kollarının arasına girdim. "Ordan bakınca fosile mi benziyorum?" Diyince göz devirdim. Ama bunu kimse görmesin çünkü babam kafamı omzuna gömmüştü! Çırpınmaya başladığımda babam kahka atarak beni bıraktı. "Ordan bakınca, daha doğrusu bakamayınca bir şeye benzetemedim seni!" Diyerek Aslan babamın önünde durdum. "Babam..." Diyerek sarıldım Aslan babama. O da çok beklemeden bana sarılmıştı. "Güzeller güzeli kızım," diyerek bana baktı. "Bu yaşın size uğur getirsin," gülümsedim. "Nasıl getirecek?" Dediğimde Naz araya girdi. "Çok üzgünüm ama sıra bize ne zaman gelecek!?" Diyince kıkırdadım. "Gel buraya Süslü," diyerek onu kendime çektim. "Arıza sana bir şey aldım!" Dedi heycanla. "Ne aldın?" Dedim ondan ayrılarak. "Bak!" Bana küçük bir kutu uzatınca elime aldım. Kutuyu açtığımda içindeki şey ile yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Bu vişne suyuydu! "Sağol Süslü," diyerek kutuyu kapattım çünkü çocukların yanında içecek kadar aptal değildim. Canları çekebilirdi. "Sedef!" Eyüp yanıma koşarak gelince kıkırdayarak baktım ona. "Efendim?" Dedim. "Sana bunu aldım!" Dedi elindeki şeyi bana uzatırken heyecanla. "Ne!?" Elindeki yüzüğün üstündeki kiraz çiçeği deseni çok güzeldi. Evet, güzeldi. "Sağol Eyüp," diyerek ona sarıldım. "Duygusallaşmayalım," diyince kaşlarımı çattım. "Oğlum!" Dediğimde o çoktan kaçmıştı. "Sarmaşık," diyen Ecrine döndüm, "Yakamoz?" Dedim. Elini bana doğru uzattı. "Bu... Sana." Diyince elindeki şeye baktım. Elinde altın deniz kabuğu vardı! Ne! Altın mı!? Elinden altını aldım ve Ecrine sarıldım. "Teşekkürler Yakamoz," diyerek ondan ayrılıp elimdeki deniz kabuğuna baktım. Aklıma geçmişteki o olay geldi... Ama duygulanıp kendimi ağlatmamalıydım. "Kuzey?" Önümde dikilen Kuzey'e baktım. "Kedicik biz sana ortak bir şey aldık," diyince başımı salladım. "Bu hediye gününe gerek var mı?" Diye sordum. "Evet!" Herkes bir anda konuşunca başımı salladım sıkıntıyla. Kuzey, Hakan ve Yiğit önümde durdu, "biz sana..." Dedi Hakan ve devamını Yiğit getirdi. “Bir aylık, ailenle gidersin diye deniz kenarında bir villa kiraladık." Diyince başımı salladım. Kuzey konuşmaya başladı. "Ve denizde sizden başka kimse olmayacak." Diyince yüzümde küçük bir gülümsemeyle üçünün arasına girip Kuzeye sarıldım. Yiğit ve Hakanda beni sarınca gülümsemek büyüdü. “Teşekkür ederim,” dedim. “Sedef'ciğim bende hediye vereceğim.” Efe'nin sesi ile Kızeylerden ayrılıp ona doğru döndüm. "Efe Can?" Diyerek gülümsedim. "Bu sana," diyince elindeki beyaz küçük kutuyu aldım. "Teşekkürler Bonus Kafa'm," diyerek ona sımsıkı sarıldım ve kıvırcık saçlarını okşadım. "Bir şey değil Sedef'ciğim," diyerek bana sımsıkı sarıldı. Efe'den ayrılıp küçük kutuyu açtım. İçimdeki kküpenin kiraz çiçeğş deseni vardı bunu sevmiştim. "Saf altın," diyen Efe ile kutuyu kapattım. Takı takmayı pek sevmem ama kiraz çiçeği desenli olmaları güzeldi.
Herkes hediyelerini vermişti. Tek kişi hariç... Alaz vermemişti. Alaz'ın vermesine gerek yoktu. Babam tablet, Aslan babam ise saf altın bileklik vermişti. Annem gümüş bir kolye, dedem saat vermişti. Tüm hediyeler güzeldi aslında bakarsanız. Atalay elbise, Yosun kırmızı ruj vermişti! Evet kırmızı ruj! Simay doğal taş seti vermişti, Yavuz ve Ilgaz çok sade bir teraryum vermişti. Michael bir şey vermemişti ve bundan memnundum. Babaanne bana aile tablosu vermişti. Elvan doğum günü hediyesi olarak öpücük vermişti ve bu aldığım en güzel hediyeydi. Tüm günü sohbetle geçirmiştik. Akşam olunca annem ve Ecrin kabak çiçeği dolması yapmışlardı ve bu benim en sevdiğim yemekti. Herkes yemeğini yeniden sonra etraf toparlandı ve şu anda oturuyorduk.
Michael içeriye kocaman tekerlekli masa ile girince ona baktım. Masanın üstünde pasta vardı. Michael. "Benim hediyem bu." Dedi. Kıkırdayarak ayağa kalktım. "Sağol Michael ama-" derken ayağım takılıp pastanın üstüne düştüm! İnanamıyorum ama ya!! Yüzüm pastaya girmişti! Bravo bana!
Bu bölümü çok hızlı yazdım nasıl oldığunu bilmiyorum bu yüzden. Görüşürük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALASAR 5
Teen FictionYaralasar beni çok etkiledi, ve bu yüzden bu kitabı yazıyorum. Hadi, daha ne bekliyorsun bir göz at bölümlere!