14.BUZDAĞI EĞİTMENİM...

897 22 9
                                    

Selam, bu bölüme başlamadan oy verirseniz sevinirim. iyi ve keyifli okumalar.














Kuzey uyanmıştı ama daha onu görmeye gitmemiştim. Alaz'ın odasından çıkmıştım. Kuzey'i görmek istiyordum. Kuzey'in kaldığı odanın kapısını çaldım, içeriden "gel" diyen sesimi duydum Kuzey'in ve kapıyı açıp içeriye girdim. Ecrin Kuzey'in yanındaki sandalyeye oturmuş Kuzey'in elini tutuyordu "Yakamoz Kuzey ile biraz konuşabilir miyim?" diye sordum. Ecrin hemen ayağa kalktı "Tabii ki siz konuşun ben kapının önündeyim," dediğinde başımı salladım. Ecrin dışarı çıkınca Kuzey'in yanına gittim. "Kedicik nasılsın?" diyince kaşlarımı çattım. Benim nasıl oldığumu mu soruyordu bide gerizekâlı! "Aptal! Asıl sen nasılsın!? Bu halinle bile benim nasıl olduğunu mu düşünüyorsun. Sana söyleyim nasıl olduğumu, kendimi çok kötü ve sinirli hissediyorum!" diye bağırdım ona. "Kedicik, benden önce senin canın önemli benim için. Ben gayet iyiyim. Sadece karnımda hafif bir sızı var o kadar. Gel buraya" dedi kollarını açarak. Tebessüm ettim ve kollarına girmek için üstüne eğildim. "Seni seviyorum, Kedicik." dediğimde sinirle kahka attım. Rahmetliyi hatırlatmasa olmaya c ak! "Bende seni Kuzey, bende seni seviyorum. Sana bir şey olacak diye aklım çıktı." diye itiraf ettim.

Kuzey sırıttı "Eee, dayısı kahramanı oldu minik kediciğin," dedi karnıma bakıp "Dayısının ona kedicik demesini sevmedi," dedim. "Nerden biliyorsun? Bence sevdi." dediğinde başımı onaylaması anlamda salladım. "Hayır, sevmedi hissediyorum ve-" dediğimde öğürerek yatağın karşısındaki çöpe koştum. Sabah yediğim tostu ve vişne suyunu kusmuştum. "Kedicik?" dedi Kuzey telaşla. Başımı kaldırdığımda sedyeden kalktığını gördüm. "Kuzey yat şu yatağa daha iyileşmedin! Ben iyiyim bu ufaklık bana rahat yemek yedirmiyor." dedim ve sedyenin yanında duran rulodan peçete koparttım ve ağzımı sildim. Kuzey yerine yatmadan bana baktı "Ben daha fazla burda durup şu sıvıyı almayacağım" dediğinde ters ters baktım ona. Bir şey dememe izin vermeden odadan çıktı.

Peşinden gittim. Yavuz'a "Daha fazla burada kalmayacağım." dedi. Yavuz başını salladı ve çıkış işlemlerini yapmak için yanımızdan ayrıldı. Başımın döndüğünü hissettim o an olduğum yerde sendelediğimde Yiğin belimden tuttu beni "Kuzey'in Kediciğine bir şeyler oluyor. İyi misin?" dediğinde Naz'ın sesini duydum "Arıza ne oldu?" dediğinde dudaklarımı araladım ama cevap veremedim. "Sarmaşık! Gözleri kayıyor!" dedi Ecrin ve gözlerimin cidden kaydığını o dedikten sonra anlayabildim. Gözlerimin karardığını hissettim ve hiçbir şey görmemeye başladım.

Hastaneden kurtulamıyoruz be!


Gözlerimi açtığımda ağzım bir karış açık kaldı. Tesise dönmüştüm. Hemde kendi odamdaydım. Yıllar sonra buraya gelmek çok garip geldi. Ama bir değişiklik vardı, ben onuncu kattaki odamda değildim. Buraya ilk geldiğimde bana verdikleri odadaydım. Kapım açıldı ve içeriye o tanıdık kadın girdi, "Sedef hanım, kahvaltıya geç kalacaksınız." dedi ve odanın içine girip kıyafet dolabımı açtı. Üstüm içim kısa kollu beyaz tişört, altıma ise dizimiz hizasına gelecek fitilli siyah bir şort çıkardı dolaptan. Bu kadın beni bilgilendirmek için geliyordu! Yıllar önce görmüştüm en son bu kadını!
"Tamam ben geliyorum." dedim. Kadın elinde ki kartı bana uzattı. "Bu kartınız." dediğinde başımı salladım. Kartı aldığımda üstinde eski fotoğrafımı görünce gülümsedim. Ayağa kalktım ve hızlıca giyindim. Kartı boynuma asıp odamdan çıktım. Aslında hiç bir şeyi sorgulamak istemiyordum.

Yemek katına çıktığımda bizim çocukların yine aynı masada olduğunu gördük. Ve bir dakika ne! Elvan,Evren,Selen,Sare,Yunus ve Ilgaz'da bizim masadaydı. Şafak ve Araf'ta oradaydı ve Şafağ'ın kucağında Venüs vardı. Merakla kaşlarımı çattım ve  eğitmenlerin masasına baktım ama Alaz orda değildi. İçeriye bir adım atıyordum ki belimi bir çift koca el tutunca burnuma çikolata kokusu geldi. Arkamı dönmek istedim ama izin vermedi. "Alaz, biz niye buradayız?" diye sordum merakla. Alaz beni kendine çevirdi. "Burada çok daha güvende olacağız." dediğinde elimle çocukları gösterdim. "Çocuklara nasıl bakacağız?" dedim ve sonra Kuzey'i ve onu gösterdim "Ve siz ikiniz daha iyileşmedinizin bile!" diyerek azarladım onu.

Alaz alnıma öpücük kondurdu. "Kuzey iyi olduğunu söyledi. Bende kendimi kötü hissetmiyorum merak etme. Çocuklar aileleriyle kalacak aileleri aynı odada kalacak senin de normalde benim odamda olman gerekecekti ama sen istemediğini söyledin çok sıkışık yatamayacağını söyleyince seni bu günlük alt odaya aldırdım yatağı genişketecekler bu gün. Biz eğitimdeyken çocuklar için bir oda oyun odası yapıldı. Oyun odasında üç tane çalışan var ve bebeğe onlardan biri bakacak." dedi. İlk defa bu kadar uzun konuşmuş olabilir. Ben mi istememiştim sıkışık yatmak? Rahatlıpa bak ya! Uyku sersemliğiyle söylemiş olmalıyım çünkü hiç bir şey hatırlamıyordum.

Kahvaltıyı ilk defa midem bulunmadan yapmıştım. İki paket vişne suyu ve iki tane tost yemiştim. Elvan'ı altıncı katta olan çocuk odasına bıraktıktan sonra Alaz'ın yanına gitmiştim. Aklıma Fulya geldi sebepsiz yere yürürken. Bahçeye çıktığımda karşıma çıkan kedi ile durdum. Bu beni döven kediydi aynı zamanda da koruyan. Kedi, beni görünce durdu ve aynı şekilde beni izledi. Rahmetli Ercanı'ı hatırladım yine! "Merhaba," dedim kediye. Kedi beni hatırlamış olacak ki yanıma geldi ve bacağıma sırnaştı. Yüzümü buruşturdum. Kedilerden hala nefret ediyordum, "Tamam bu kadar yeter oyunbaz kedi! Bana yaptığın oyunu hala unutmuş değilim!" diye kızdım ona ve yürümeye devam ettim.

Tüm Yarasalar kendi eğitime ile karşı karşıya durmuştu. Alaz'ın da orada olduğunu görünce karşısına geçtim "Alaz ben en son sanki ajandım?" dediğimde Alaz kahka attı. "O en son hangi son?" haklıydı çok uzun zaman olmuştu ve beni ajanlıkgan alanda oydu. "Haklısın sen beni ajanlıktan almıştın." dedim bozulmuş bir ifadeyle. "Evet, beni vuran birini o zamanlar ajan yapamazdım." dediğinde kaşlarımı çattım. "O seni vuran kişiyi zehirleyen ve kalbimden vuranda sendin ama sen ajanlıktan alınmadın!" dedim.  "Ben işimi yapıyordum," dediğinde çıldırdım. "Sen işini yaparken bana acı çektiriyordun! Ve seni vurduğuma pişman değilim çünkü intikamımı aldım!" dediğimde Alaz yutkundu. Ben ne dediğimin yeni farkına varmıştım ki elimi ağzıma kapattım ve diğer elimi yumruk yapıp kafama indirdim.

Sonra bir tane daha ve bir tane daha vurdum kafama. "Ben," dedim ve durdum Alaz bana baktı "Bu konuları konuştuk." dedi. Ama ben onu vurduma cidden pişman değil miydim? Hayır pişmandım. "Alaz ben öyle demek istemedim" dedim Alaz derin bir nefes aldı. "Biliyorum," dedi yüzümdeki pişmanlık ifadesini anlamış olmalıydı. "Ben yinede özür dilerim," dediğimde tebessüm etti. "Hadi derse başlayalım" dediğimde kaşlarımı çattım "Hamileyim olum ben nasıl dövüşücem!" dediğimde eğitmenlerin hepsi şaşkınlıkla bana baktı "Hamile misin?" dediklerinde Alaz'a baktım "Hay ben ağzıma!" dedim. Eğitmenlerin bilmediğini unutmuştum. Yarasalar kıkırdarken eğitmenler şokun etkisinden yeni çıkmıştı. "Karnındaki bebeği korumayı öğreneceksin, çaylak." dediğinde güldüm. "Peki Buzdağı eğitmenim ama bana vurmayacaksınız, değil mi?" diye sorduğumda başını salladı. "Maalesef" dediğinde kahka attım.

Buzdağı eğitmenim... Bunu özlemiştim. Aslında birazda olsa burayı özlediğimi fark etmiştim. Tekrar başa döndük, 34 yaşımda  burada olacağım kimin aklına gelirdi? Ben lanetlenmiştim ve bu laneti üstümden sadece Alaz kaldırabilirdi. Benim lanetim Arda'ydı ve Alaz ardanın eceli olacaktı. Bunu çok iyi biliyordum.



YARALASAR 5 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin