Eveeettt bu gün ki bölümü de yazıyorum canlarım. Okuyucularımı ne kadar sevdiğimi bir kere daha hatırlatırım. Bu arada dün telefonumu kırdım paramparça oldu o yüzden yazamadım dün bu telefon yeni telefonum artık buradan yazacağım canlarım iyi okumalar.
4 gün sonra
Sabah nazlara gitmeye karar verdiğimiz için eğitmenler ve benim ekibimle birlikte gidecektik Evet hala ekibim diyorum elemanı hazırlamak için odasına gittiğimde alaz'ın Elvan için astığı kum torbasını yumrukluyordu "Elvan?" dediğimde arkasında döndü. "Efendim anne?" Dedi ellerindeki bandajları düzeltirken.
" Hadi gel hazırlanalım Naz ablanlara gideceğiz," dediğimde hevesle sordu "Yiğit de orda mıdır?" Diye. Gönlümü başımı salladım. Ellerindeki bandajları çıkarttı, kıyafet dolabının yanına gitti ve bana baktı. "Ne giyeyim anne?"diye sorunca ben de kıyafet dolabının yanına gittim ve elimi çenemin altına koyup Elvan'a baktım. "Hmm,"dedim ve kıyafet dolabını açtım.Dolabın içinden fıstık yeşili bir crop çıkarttım. Crop çok açık değildi. Ardından beyaz bir şort etek çıkartıp Elvan'a uzattım. "Sen bunları giy annecim ben kolye bakayım sana" dediğimde başını salladı ve yatağının kenarında giyinmeye başladı. Odanın köşesinde ki makyaj masasının yanına gittim. Çekmecelerden bir tanesini açıp içinde beyaz incileri ve yeşil çiçeği olan bir kolye çıkarttım. Daha sonra yeşil bir mandal toka da çıkartıp Elvan'a baktım, Elvan eteği beline kadar çekip yanıma geldi. "Otur bakalım," diyerek makyaj masasının önündeki sandalyeyi işaret ettim.
Elvan sandalyeye oturunca önce saçlarına dağınık bir topuz yaptım ve kolyeyi boynuna taktım. Önce aynadan kendine baktı ve ayağa kalkıp bana baktı "Nasıl olmuşum?" Diyince kahka attım. "Çok güzel olmuşsun, ama senin güzel olmak için süslenmene gerek yok. Her türlü güzelsin" dedim ve yanağını öptüm. Sonra benim arkama bakıp konuşmaya başladı "Nasıl olmuşum baba?" Diyince bende arkamı döndüm. Alaz büyülenmiş gibi ikimizi izliyordu. "Çok güzel olmuşsun." Dedi ve bana baktı,"Aynı annen gibi "dediğinde gereksiz yere utandım.
Aptal hormonlar!
"Hadi çıkalım" dediğimde ikisi de onaylar gibi mırıltı çıkarttı ağzından. Evden çıkalı on dakika olmuştu ama biz hala yoldaydık. Normalde üç dakikalık süren yol on dakika sürmemişti çünkü arabaya bildiğimizden beri öndeki kalabalığın açılmasını bekliyorduk. Ama on dakikadır aynı yerdeyiz ve araba milim kıpırdamadı. "Alaz neden bu kadar kalabalık bu yol?" Diye sordum. "Bilmiyorum ama öğreniriz şimdi." Dedi ve cebinden telefonunu çıkardı. Hoparlörü açıp telefon tutacağına yerleştirdi. Ekranda 'Atalay' yazıyordu. Telefon geçte olsa açıldı. Alaz, "Atalay?" Dedi.
Ayarlayın acı içinde çıkan sesi ile kaşlarımı çattım. "A-altuğ," dedi. Alaz endişe içinde "Atalay nerdesiniz? Ne oldu sana?" Dedi ama ses gelmedi. Sadece adım sesleri geldi ve telefona yaklaştı "O, burda Altuğ," dediğinde gözüm doldu. Kimdi ona zarar veren cani? "Kim?" Diye sordu Alaz. Telefonun yerden kalkma sesi duyuldu ve sonra onun sesi. Hayır, hayır,hayır. HAYIR! O, bu o! O öldü, yaşaması imkansız!
"Merhaba Küçük Yarasa'm" diyince nefesimi tuttum. Bu gerçek değil! Gerçek olamaz! "Altuğ bir saatin var. Ya bana Sedef'i verirsin ya da küçük kızına veda edersin" diyince avazım çıktığı kadar bağırdım "Hayır! Sen gerçek değilsin. Sen gerçek değilsin," gerçek değildi, olamazdıda. Alaz, "Sana istediğini vermeyeceğim ikisinede zarar gelmeyecek!"Dedi sert bir sesle. Ve o an kulaklarımda silah sesi yankılandı ardından Yosun'un "Atalay!"diye bağırma sesi. Kalbimi tuttum ve Alaz'a baktım. "Alaz, ben bir daha o cehennemi yaşamak istemiyorum." Dedim ağlarken. Alaz, "Atalay" diye fısıldadı.
Arda'nın olduğu yer cehennemdi. Ve ben o cehennemi bir daha yaşamak istemiyordum. "Alaz, ben onu kendi ellerimle vurdum, o yaşamıyor!" Dedim. "Atalay!" Dedim yeni idrak ettiğim şeyle? "Atalay öldü mü?" Dedim ve hıçkırdım.
Alaz'ın sesi çok yakınımdan gelmeye başlamıştı "Sedef bu gerçek değil! Bu bir kabus, aç gözlerini güzelim" diyordu. Titremeye başladığımda yüzüme dökülen su ile gözlerimi açtım. "Atalay, Arda!" Diyerek Alaz'a baktım. "Alaz! Atalay'ı vurdu Arda Atalay'ı vurdu. O geldi o burda Alaz, onun sesini duydun yıllar sonra!" Diyerek azalmaya devam ettim. Alaz kollarını bana sardı "Sedef o yok ve Atamayla senin konuştum onlar yola çıkmışlar bile. Sende hazırlan hadi Nazlara gidecektik." Diyince hemen başımı salladım. "Alaz olmaz" dediğimde kaşlarını çattı. "Neden?" Diyince vördüğğm kabusu anlattım.
"Ve biliyorsun ki kabuslar gerçeğe yansıya biliyor" dediğinde başını salladı anlayışla ve telefonunu çıkarıp birini aradı "Alo Atalay?" Dedi sonra "Herkese haber ver gitmiyoruz Nazlara" dedi. Ve benim gördüğüm kabusu anlattı. Telefonla konuşması bitince bana döndü. "Tamam gitmiyoruz" dediğinde rahat bir nefes verdim.
Alaz, Arda'nın mezarını açtıracağını söyledi içim rahat etsin diye yapacaktı bunu. Yarasalar konusu tekrar açılsın istemiyordum yıllar sonra tekrar gelmiş olamazdı ama kötü bir şey hissediyordum. 9 senedir peşimi bırakmayan bu lanetten nefret ediyordum.
Evet bu bölümünde sonundayız. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Sizi de çok seviyorum, öpüldünüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALASAR 5
Teen FictionYaralasar beni çok etkiledi, ve bu yüzden bu kitabı yazıyorum. Hadi, daha ne bekliyorsun bir göz at bölümlere!