𝓑𝓸̈𝓵𝓾̈𝓶 1

13.1K 319 17
                                    


Gökyüzüne baktığımda yaz ayında olmamıza rağmen bütün kasvetiyle gökyüzünü esir alan bulutları görmek sebepsizce içimi huzur dolduruyordu. Hafif bir şekilde esip içime işleyen rüzgara karşı üzerimdeki hırkayı biraz daha sarıp sarmaladım bedenime. İçeri geçmek için yaslandığım ağacın gölgesinden kalkarken bahçe kapısından gelen sesle ufak bir sıçrama yaşadım.

''Hepili de börtdeyyyy tuu yuuu'' diye şakıyordu yine başımın belası. ''Sen İngiltere'de değil miydin ne işin var burada?'' derken bir yandan da Asya'ya doğru atılıyordum. O da bahçe kapısını açmış bana doğru zıplayarak geliyordu ve ortada buluştuk. Sıkıca sarılmıştım ne zamandır görmediğim başımın belasına. ''Kızım doğum gününü ne zaman kaçırdım ben senin bana bir söyler misin? Hele ki bu 20. yaş doğum gününse! Artık 10'lu haneleri bıraktın kızım 20 oldun! Kaçırır mıyım ben bunu?'' kahkahalarla gülüyordu. Kahkahaları bana o kadar iyi gelmişti ki bütün ağrılarıma derman olmak için yaratılmış gibiydi.

Aramızda geçen ufak bir kıkırdaşmanın ardından bahçe kapısının önüne bana sarılmak için bıraktığı çantalara doğru yönelince hemen ben de yardım etmek için peşine takıldım. Yerdeki mavi çantasını ve sırt çantasını aldıktan sonra kakara kikiri bir şekilde kapıyı tıkladım. Kapıyı açan annemin ''Ayyy Asya kız sen nasıl geldin buraya.'' nidalarıyla bir tur da anneme sarılmıştı Asya'm. Onlar aralarında konuşurken ben de bir yandan zaman kaybı olmasın diye çantalarından bir iki tanesini alıp odama çıkarıyordum. Son çantayı da kenara bir yere koymamla tekrar aynı sancıyı başımda hissetmem bir olmuştu. Bıkmıştım artık aynı ağrıları çekmekten. Elimi bilgisayar masamın üzerindeki artık hiçbir halta yaramayan ağrı kesicime doğru uzatıp bir yudumda ilacı içtim. Fayda edeceğine dair hiçbir beklentim yoktu ama psikolojik olarak beni rahatlatıyordu. Çantalara da son kez baktıktan sonra baş belamın yanına gitmek için aşağıya indim. Bütün evi onun neşesi sarmıştı.

''Annenler babanlar nasıl Asya kızım? Gelmeyi düşünmüyorlar mı artık buralara?'' diyen anneme karşılık somurtkan bir şekilde baktı Asya. ''Ay sorma hiç validem ya. Biliyorsun babam gene geliyor işi dolayısıyla buraya ama annem ebedi gelmek istemiyor. E tabi babaannemle yaşadıkları sorunlardan dolayı babam da bir şey diyemiyor. Ama ben çok üzülüyorum böyle ayda yılda bir buraya gelebiliyor olmama.''

''Eee yapacak bir şey yok kızım. Senin okulun nasıl gidiyor. En son İstanbul'da bir üniversiteye almak istiyordun kaydını o iş ne oldu?''

''Annemin baskısıyla o iş biraz yattı valide. İngiltere'de okumaya devam yani. Asıl merak ettiğim biz Efsunla bir şey konuşmuştuk da valide, o konu hakkında sana bir şey demedi mi bu kız?'' diyerek masanın altından ayağıma vurdu hafif bir şekilde. Beklemediğim bir tepki olunca çatalın ucundaki patates üstüme düştü tabi annem de kıkırdamaya başladı. Ters ters Asya'ya bakmakla yetindim.

''Bana bir şeyden bahsetmedi Asya kızım. Neymiş o konu?''

''Validem biliyorsun benim dedem Efsun'u çok seviyordu, çocukken koşup oynadığımız dağ evini bize bıraktı. Ben diyordum da Efsun'a bu yazı biz orada mı geçirsek falan?''

Annemin dağ evi deyince beti benzi atmıştı yine. Son yaşanılan olaydan sonra ilk defa dağ evinin lafı açılmıştı. Bu yüzden kendi başıma konuyu açmaya cesaret edememiştim ve Asya'nın annemle konuşmasını beklemeye karar vermiştim.

'Efsun'un oraya gitmesinden hoşlanmadığımı biliyorsun Asya'cım. Başka bir yere gitseniz olmaz mı?'

'Ama validem Efsun da ben de o evi çok seviyoruz biliyorsun. Neredeyse bütün çocukluğumuz orada geçti.'

Evet, neredeyse bütün çocukluğum orada geçmişti ve Asya dışındaki tek arkadaşım olan kişiyle de orada tanışmıştım.

Vasil.

Küçükken üçümüz oyunlar oynardık. Vasil Asya'dan pek hoşlanmazdı. Ona şımarık deyip dururdu ve Asya'da sürekli ağlardı ''ben şımarık değilim'' diyerek. Daha sonra annem Vasil'i öğrendi ve küplere bindi. Bir daha da dağ evine gitmeme izin vermemişti. O günden beri Vasille aramızda olan küçük sırrımızı kimseye söylememiştim. Asya'ya bile...

15 YIL ÖNCE

Normalde her yaz geldiğimiz bu dağ evinin etrafındaki ormanlık alana girmem annem tarafından kesinlikle yasaklanmıştı ama ben babamın hikayelerinde bahsettiği eşsiz uçuruma gidip oranın manzarasını resim defterime çizmek istiyordum.

Ne zaman bu isteğimi hayata geçirmeye kalkışsam annem bana çok kızıyor ve bana odamdan çıkmama cezası veriyordu ama bugün annemle babam kasabaya inmişti. Bu da benim ne zamandır hayalini kurduğum orman resmime ulaşmam için ufak bir kaçamağın ilk basamağıydı. Annem ve babam verandamızın merdivenlerini inip arabaya bindikten sonra önünde oturduğum camdan hemen kalkıp odama koştum ve resim defterimi, boyalarımı alıp tekrar indim.

Annem evden çıkmamam için kapıyı arkamdan kitlemişti ama unuttuğu bir şey vardı ki o da yedek anahtarı nerede sakladığını biliyor olmamdı.

Mutfaktaki sandalyelerden birini zaman kaybetmeden portmantonun önüne çektim ve üzerine koydukları anahtarı alıp tırmandığım yerden indim. Anahtarı kovuğuna koyup çevirdiğimde özgürlüğün vermiş olduğu mutluluk yüzüme yansımış ve kendimi dışarı atmıştım. Etrafımda dönerek eteğimin pilelerini havada uçurduktan sonra hemen kendime geldim. Çok fazla zaman kaybetmemem gerekiyordu. Hızlıca ormana dalıp resmimi bir an önce bitirmeliydim!

Elimdeki mavi pastel boyamla geçtiğim yerlerdeki ağaçları geri dönerken kaybolmamak için bazı şekiller çiziyordum. Bu şekillerin nereden aklıma geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ben de çok sorgulamadım ve yoluma devam ettim.

Sonunda babamın bahsettiği o kocaman bir kurda benzeyen taşa ulaşmıştım. Babamın anlattığı hikayeler doğruydu! Heyecanla taşın önündeki düzlüğe oturup defterimden boş bir sayfayı açtım ve çizmeye başladım. İlk kaçamağımda uçuruma kadar gidemeyeceğim için şimdilik bu kayalıkla idare edebilirdim.

Resmime o kadar odaklanmıştım ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Dikkatimi dağıtan şey ise çalılıklardan gelen çatırtı sesi olmuştu.  Hızlıca oturduğum yerden doğruldum ve sesin geldiği yöne doğru döndüm. Görünürde hiçbir şey yoktu, sesler de kesilmişti fakat benim içime korku tohumları ekilmişti bile. Artık eve gitme vaktimin gelmiş olduğu kanısına vardım ve resim defterimle boyalarımı da toparlayarak geldiğim yolu gerisin geri koşmaya başladım. 

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

*Merhabalaaar!!

Bu benim ilk kitabım ve umarım beğenirsiniz. Kitabımla ilgili yorumlarınızı bekliyorum. Sağlıcakla kalın ❤

⠀⠀⠀⠀⠀



Kan (MÜHÜR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin