𝓑𝓸̈𝓵𝓾̈𝓶 18

3.1K 141 14
                                    







*Heyyooooo

Bir önceki bölüm minnak bir bölüm olduğu için bu şekilde birleştirmiş olayım.

Keyifli okumalar 🌸💖



-





Düşermiş gibi bir hisle yerimde zıpladım. Gözlerimi açmamla başıma nefret edilesi bir ağrının saplanması bir olmuştu. Gözlerimi yumup elimi başıma doğru götürmek istemiştim ama bu sefer hareket ettirmemle koluma ağrı girmişti. 'Neler oluyor' diye içimden geçirdiğimde kendimi karanlığa teslim etmeden önce yaşadıklarım gözlerimin önüne geldi ve dehşetle gözlerimi açtım. Ağzımdan istemsiz çıkan 'Asya' adı kulaklarıma dolmuştu. Başımın ağrısı şu an umurumda bile değildi, tek düşündüğüm şey Asya'ydı.

Gözlerimi hızlıca odada gezdirmeye başladım. İki kişilik bir yatakta tek başıma yatıyordum. Sol koluma bağlanmış olan serum, daha demin ki ağrının sebebiydi sanırım. Sol tarafımda bulunan iki çekmeceli komidinin üstünde duran küçük tepside  bir bardak dolusu su ve yanında da ilaçlar vardı. Duvarlar boydan boya kitaplıkla kaplıydı. Ve bordo-ceviz renkleri hakimdi. Kafamı sağ tarafımdaki pencereye çevirdiğimde duvarın köşesinde bulunan tekli koltukta Vasil'i yayılmış bir şekilde otururken gördüm. Başını arkaya doğru yaslayıp gözlerini kapatmıştı.

Yerimde ufak bir hareketlendiğimde başını ışık hızıyla geriden çekip bakışlarını bana sabitledi.

'Efsun?'

'Buradayım.' sanki başka bir yere gidebilirmişim gibi. Ani bir hareketle ayaklanıp hemen yanıma gelmişti. Elini anlıma yaslayarak 'İyi misin?' diye sordu.

'Başım çatlıyor.' diye karşılık verdim. Bakışlarını benden çekip tepsinin içindeki ilaca kaydırdı ve eli bakışlarını takip etti. Kutunun içinden bir tane ilacı çıkartıp elime bıraktı. İlacı ağzıma attıktan sonra elinde tuttuğu suyu da bana verdi ve tek yudumda içtim. Boğazımdan geçen su geride soğuk bir his bırakmıştı.

'Baş ağrına iyi gelir, Yeliz koydu.' anladığımı belli etmek için başımı salladım.

'Asya?' diye inledim.

'Şimdi dinlenmene bak son...' cümlesini kesen şey kapıdan bir anda içeri dalan Yaşar abiydi. Gözlerindeki endişeyle bana doğru ilerledi ve yatağın kenarına oturup ellerimi avuçları içine aldı.

'Güzelim?'

Gözlerim dolmuştu, Asya burada değildi.

'Abi...' ona nasıl baktığımı bilmiyordum ama acımı anlamış olacak ki bir kolunu omzuma koyup beni kendine çekince ben de ona sarıldım. Bir damla gözyaşım göz pınarlarımdan firar edip yanağıma yol çizdi.

'İyisin.' Değildim, Asya gözlerimin önünde kaybolmuştu ve ben hiçbir şey yapamamıştım.

'Değilim' kötü olduğumu saklamanın hiçbir anlamı yoktu. Her halimden beter olduğum belliydi. Gözlerimi kapatıp yüzümü Yaşar abinin boynuna gömüp ağlamaya başladım. Ağlayışlarım minik yakarışları andırıyordu. Ben şimdi anneme ne diyecektim? Annem buraya gelmemizi en başından beri istememişti.

Haklı çıkmıştı...

Sırf benim bencilliğim yüzünden Asya'yı kaybetmiştim. Kalbim bu acıya dayanamazdı, paramparça olduğunu hissedebiliyordum.

'Sakin ol Efsun, kendini bu kadar hırpalama' dediklerini asla dinlemiyordum, hıçkıra hıçkıra ağlama devam ettim.

Elimde değildi ki, ağlamama engel olamıyordum.

'Ellerini bırakmamalıydım! Aptalım ben aptal!' mümkünmüşçesine gözyaşlarım daha çok akıyordu.

'Kendine gel Efsun!' krize ait gökdelenin çatısındaki kenarlarda cesurca adımlarımı atıyordum. Krize girmem anlık bir denge kaybıma bakardı ama bunu umursamıyordum. Gözyaşlarımdan önümü göremiyorken birinin beni kendime getirebilmek için salladığını hissediyordum, ona karşılık vermeye niyetim yoktu. Tek istediğim şey gözlerim çıkana kadar ağlamaktı.

Kan (MÜHÜR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin