𝓑𝓸̈𝓵𝓾̈𝓶 26

2.6K 126 36
                                    




* Heyyyooooooo





-





Beni buradan götürmesini ister miydim?

Baha'nın o destek verircesine gülümseyişiyle bana yönelttiği soruyu kendi kendime tartıyordum.

Başımı olumsuz anlamda sallarken hareketimi destekler bir şekilde 'hayır' dedim. Baha'nın beklediği cevap bu olmayacaktı ki yüzünde hafif bir afallama baş gösterdiğinde kafamdaki düşüncelerimi hem onunla hem de Asya'yla paylaştım.

'Şimdi gidersem, dediği şeyin ağırlığı altında ezildiğimi ona kanıtlamış olurum. Bu korkaklık olur.'

'Vasil ile boy ölçüşemezsin Efsun. Onu tanımıyorsun, gözü kan bürüdüğünde kimseyi tanımaz. Duygularınla bir top gibi oynar.'

'Kurduğu cümleyi neden söylediğini bilmiyorum bile.' kendi kendimi ikna etmeye çalışıyor gibiydim.

Baha ayaklanıp bana 'cidden mi?' der gibi bakıyordu.

'Ne yani kurduğu cümle de ona hak mı veriyorsun?!'

'Hak veriyorum demiyorum. Sadece ben 3 yıldır ne yaşadıysam demek ki onun da benden aşağı kalır yanı yok. Ne kadar ağrıma giden cümleler sarf etse de bu sefer kaçmayacağım!'

'Sen tam bir salaksın!' bunu bana söyleyen kişi Asya'ydı. Evet salak gibi görünebilirdim ama bu sefer sürekli tekrarladığım şeyi yapıp Vasil'i bırakmayacaktım. Ben buraya yaptığım hatayı telafi etmek için gelmiştim, bu kadar basit bir şekilde vazgeçmeyecektim.

Baha yüzüme son kez hayal kırıklığına uğramış bir şekilde bakıp arkasını döndü. 'Beni bir daha böyle saçma şeyler için rahatsız etmeyin' deyip kapıyı arkasından çarpıp çıkmıştı. Pencereden onun gidişini izlerken içimde pişmanlık namına bir şey yoktu.

Tek yaşadığım pişmanlık Vasil'in güvenini kazanmadan ona kendimi küçük düşürecek hareketi yapıp öpmekti. Evet kurduğu cümleyi tasdiklemiyordum ama o an beynimde her canlandığında onun da beni özlediğini hissedebiliyordum. Sanki o kurduğu cümleyi bana değil de kendine söylemiş gibi geliyordu. Düşüncelerim başıma ağır geldiğinde avuç içlerimi anlıma doğru yaslayıp başımı ayaklarıma çevirdim.

'Şu an sana gerçekten inanamıyorum Efsun.' sesinden akan belli bir hayret vardı.

' Artık kaçmayacağım.'

Asya'nın ağzından 'hah' iniltisi döküldüğünde odamdan çıkmıştı. Artık odamda yalnızdım.

Deli bir cesaretle dolup taşıyordum. Bu cesaretim hep kötü sonuçlar doğursa da aklımdakini yapacaktım. Oturduğum yerden kalkıp yatağımın yanındaki komidinin üzerinde olan telefonu alıp uygulamaya girdim. Vasil'in adını girdikten sonra kalbimden parmaklarıma dökülen satırları ona yazdım.

-: Düşüncelerimi anlatabilecek kadar gücüm yok, sadece bu sefer kaçmayıp savaşacağım. Seni seviyorum Vasil, bunu bil yeter.

Çok fazla düşünmeden yazdığım şeyi yolladım. Eğer düşünürsem silerdim, bu yüzden gerek yoktu. Telefon elimde Vasil ile konuşmamızda bekliyordum. Gönderdiğim mesaj çift tik olmuştu, interneti açıktı.

Yaptığım bu şey gurursuzluk olarak görünüyor olabilirdi ama içimden bir his Vasil'e koşmam için bana yalvarıyordu. Bu his Asya'ya göre tamamen Mührün oluşturduğu bağdı ama bana öyle gelmiyordu. Mühürlü olmasak bile ben yine de Vasil'i sevecekmiş gibi hissediyordum. Onun o çimen gözlerinde bana duyduğu güveni görebilmek için elimden gelen çabayı gösterecektim.

Kan (MÜHÜR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin