𝓑𝓸̈𝓵𝓾̈𝓶 30

2.7K 141 10
                                    




* Heyyooo


-





Bugün günlerden Pazartesi'ydi. Asya ve ben Baha'nın ayarlamış olduğu işlere doğru gitmek için taksiye binmiştik. Konumdan baktığımda ikimizin gideceği yerler birbirine çok yakın, yaklaşık 10 dakikalık yürüme mesafesindeydi.

'Heyecanlı mısın?' diye sordum Asya'ya.

'Ay hem de nasıl! Sen?'

'Sanırım. İlk defa resimlerimi bu kadar deneyimli biri gördü.'

'Gerçekten kendini bu konuda daha ne kadar ileriye götürebileceğini çok merak ediyorum. Benim gözümde sen 1 numarasın.'

Vücudumda kol gezen stresim Asya sayesinde bir miktar azalmıştı. Beni bu kadar desteklemese ne yapardım bilemiyordum.

'Geldik hanımlar. 150 lira tuttu.' dediğinde taksiciye parasını verip indik. Asya'nın çalışacağı ofis yolun karşı tarafında arka sokaklarda kalıyordu. Benim ki de biraz ötede bir yerlerdeydi.

'Görüşürüz o zaman?' dedim Asya'ya bakıp. Kollarını bana doğru açtığında ben de sarılmak için ona adımladım.

'Mükemmel işler çıkar.' sesi saçlarımın arasında kaybolmuştu. Başımla onaylayıp 'sen de' dedim ve yolun karşısına kadar geçmesini arkasından izleyerek bekledim. Sonunda karşıya geçtiğinde bana dönüp el salladı ben de elimi salladım ve Barbarın Atölyesi'ne doğru ilerlemeye başladım.

Yaklaşık 5 dakika sonra 2 katlı komple taştan örülmüş bir binanın önünde duruyordum. Tabelası kahverengiydi ve epeyce eski duruyordu. Stresten terleyen ellerimi pantolonuma sildikten sonra kapıyı açtım. Kapıyı açmamla ufak bir zil tıngırtısı kulaklarımı doldurdu. Kapının hemen karşısında ceviz ağacından yapıldığını tahmin ettiğim bir masa ve üzerinde bir kaç ıvır zıvır duruyordu. Masanın hemen yanından üst kata çıkan siyaha boyanmış tahtadan bir merdiven vardı. Masa bu merdivene yaslanmıştı. Merdivenin olduğu duvarlardaki raflar tümüyle kutularında duran boya fırçalarıyla doluydu. Çoğunun üstü hiç kullanılmadığı için tozlanmış gibi duruyordu. Sağımda kalan duvar ise boydan boya birbirinden bağımsız bir sürü çizim çalışmasıyla kaplanmıştı.

'Merhaba?'

Yukarıda merdivenlerin son bulduğu yerdeki pervazdan bir ayak sesi duyduğumda saçları yaşlılığın etkisiyle beyazlamış, gözleriyse yaşlılığa inat simsiyah parlayan biri duruyordu.

'Efsun?' Ben olduğuma emin olmak ister gibi sormuştu.

'Evet, benim.'

'Hoş geldin.' derken yukarıdan aşağıya doğru merdivenleri adımlayıp bana doğru yavaşça geliyordu.

'Baha sizden çok övgüyle bahsetti. Çizdiğiniz bir kaç resmi gördüğümde gerçekten de övdüğü kadar var olduğunuzu gördüm. Sizinle tanışmak için can atıyordum doğrusu.' babacan bir tavırla beni masanın önündeki deri koltuğa davet etti. Ben de başımla onaylayıp arkasından ilerledim. O da masanın diğer tarafında kalan koltuğa oturmuştu.

'Kendi başınıza mı bu kadar geliştirdiniz?'

'Hayır, yurt dışındayken bir kaç kursa ve bir çok da seminere katıldım.' gülümsemiştim. Hayatımın en önemli parçalarından biri olan çizimlerimle ilgili bu kadar övgüyle bahsedilmesi gururumu okşuyordu.

'Ah, çok sevindim adınıza.'

'Teşekkür ederim.'

'Öyleyse size ihtiyaçlarınızı temin etmekle başlayalım olur mu?'

Kan (MÜHÜR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin