𝓑𝓸̈𝓵𝓾̈𝓶 24

2.6K 131 5
                                    







*Heyyyooooo





-


2 gün o kadar hızlı geçmişti ki, Asya'yla tek yaptığımız şey orta sehpaya koyduğumuz biletlere bakmaktı. Bu konu hakkında doğru düzgün konuşmamıştık bile.

Şimdiyse yine her zamanki hallerimizden birindeydik. Biletimizin üzerinde yazana göre yaklaşık 3 saatimiz vardı ve biz hala karar verememiş bir halde birbirimize bakıyorduk.

'Ne düşünüyorsun?' diye konuyu açmak için sorumu yönelttim.

'Sana karışmayacağım. Gitmek istersen gidebilirsin. Dediğim gibi bu hayat senin hayatın ve kararların sana ait.'

Beklediğim cevap bu değildi. Daha doğrusu istediğim cevap bu değildi. Asya'nın da benimle gelmesini istiyordum. Biliyorum bu çok bencilceydi ama Asya yanımdayken kendimi daha da güçlü hissediyordum. O yanımda değilken orada tek başıma dik duramazdım. En ufak bir darbede yaşlanmış ağaç gibi devrilmek istemiyordum. Ama bunu Asya'ya söyleyemezdim çünkü bu isteğimi geri çevirmeyeceğini ve istemese bile benimle geleceğine emindim.

'Tarık'ı hiç özledin mi?' gözlerinde bu soruyu beklemediğine dair kırıntılar vardı, şaşkınca bana bakıyordu. Kendini toparlamak için hafifçe boğazını temizledi.

'Aramızda hiçbir şey yaşanmadı ki özleyebileceğim. Ayrıca onlar hakkındaki düşüncelerimi biliyorsun, özleyebileceğim biri değil.' Gerçekteki düşüncelerinin bu olmadığını biliyordum. Benim tanıdığım Asya birini özlemiyor olsa şimdiye kadar illaki biriyle flörtleşiyor olurdu ama 3 yıldır Asya yanına tek bir erkeği bile yaklaştırmamıştı. Etrafındaki tek erkek Aiden'dı. O da zaten ikimizin de buradaki en yakın arkadaşıydı. O da Tarık'ı özlüyordu ama olduğu varlık sebebinden dolayı kabullenemiyordu. Belki de kabul etmek istemiyordu.

'Asya,' bakışlarını yerden bana çevirdi. 'bu konuları aramızda hiç ciddi bir şekilde konuşmadık. Sen benden, ben de hep senden kaçırdım fikirlerimi. Sence de içimizde tuttuğumuz şeylerin sonunu getirip, paylaşma zamanımız gelmedi mi?' yüzüne büyük bir beklentiyle bakıyordum. Umarım benim canıma tak ettiği gibi onun da canına tak etmiştir.

'İkimiz için de böylesinin daha iyi olacağını düşünüyordum, daha kolay unutacağını, daha kolay önüne bakacağını ama yaptığım şey seni daha çok yaralamış anlaşılan.'

'Hayır, hayır! Beni yaralayan asla bu değildi Asya. Sadece eskiden sana her şeyi anlatabiliyordum ama şu an anlatırsam sanki seni de zorlayacakmış gibi hissediyorum. Seni zorlamak istemiyorum ama sadece...' cümlemi nasıl tamamlayacağımı bilmiyordum.

'Tarık'ı özledim.' Düşüncelerimin arasından sıyrılıp ona baktım. 'Ay oh be! Rahatladım.' dediğinde kollarını açmış, kafasını da geriye atarak yaslanmıştı.

'Evet Tarık'ı özledim, bu doğru ama gidemem Efsun. Yaşadığım şeyleri biliyorsun, kendimi orada güvende hissedemem. Sırf tanımadığım biri '3 senedir sizi ben koruyorum' lafına güvenip böyle bir riske giremem ki senin de girmemen gerekiyor.' başını yasladığı yerden kaldırıp bana doğru eğildi. ' Doğru söyleyip söylemediğini bilmiyoruz, lafına güvenip hareket edemeyiz.' Doğruyu söylüyordu ama bana zarar vermek istese 3 yıldır burada korumasızdım, Vasil benden çok uzaktaydı ki başıma bir şey gelse ne kadar umurunda olacağını da bilmiyordum.

'Peki ya doğruyu söylüyorsa? Bizi bunca zaman koruyan oysa ve artık cidden dönmemiz gerekiyorsa?' o da düşünmeye başlamıştı. Belli bir süre ikimizde düşündük.

'Eğer yalan söylüyor, amacı bize zarar vermek olsa bizi neden Kurtköy konusunda zorlasın? Onun bölgesi bile değil. Yalıhan'a gitmemiz için bizi ikna etmeye çalışır, öyle değil mi?' aklıma takılan şeyi Asya'ya karşı da dile getirdim.

Kan (MÜHÜR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin