Ben hayatım boyunca gölgelerin arkasına saklanmıştım, şimdi güneş batıyordu ve o gölgeler önümden siliniyordu. Bu yalnızlıkta kimsem olan o gölgeler de siliniyordu yavaş yavaş.
Ben ne yapacağımı bilmiyordum...
Sabah, en geç uyanan bendim. Uyandığımda herkes suskundu. Yavaş yavaş Ece'nin yanına ilerledim, camın kenarında oturmuş dışarıyı izliyordu. Kim bilir ne zaman bir daha dışarı çıkabilecektik, Ece'nin de dışarıyı izlerken bunu düşündüğüne eminim. Yanına oturup başımı omzuna koydum.
"Sence ne zaman bir daha dışarı çıkabileceğiz Ece?" başını bana çevirdi, ilk defa onu böyle görüyordum.
"Çıkamayacağız Ayla, asla çıkamayacağız. Bizi terk ettiler işte, burada ölüp gideceğiz" İlk defa bu kadar karamsardı, ilk defa pes ediyordu.
"Daha hiçbir şey bitmiş değil, biliyorsun. Hala umudum var benim"
"Seni üzmek istemem Ayla ama, bizi burada bıraktılar, artık kabullen. Bizim için gelmeyecekler."
"Yani eminsin..."
"Eminim Ayla, hiç olmadığım kadar eminim. Önce ailelerimiz terk etti bizi, şimdi de onlar"
"Anladım, ne zaman uyandın?"
"Gece uyandım, sonra uyumadım."
"Böyle yaparak sadece kendine zarar veriyorsun Ece"
"Umrumda değil, zaten eninde sonunda öleceğim, bari vaktimi uyuyarak harcamayayım."
"Keşke beni de uyandırsaydın, eğer dediğin gibi son günlerimizse beraber geçirirdik"
Omuz silkmekle yetindi, Ece değişiyordu, hepimiz değişiyorduk. Eski halimizden eser kalmamıştı.
Az sonra yanımıza İnci ve Çiçek geldi, kimseyle konuşmak istemiyordum bir süre.
"Gelebilir miyiz?" dedi İnci ağlamaktan kısılmış sesi ile, istemeye istemeye başımla onayladım.
"Ben ölmek istemiyorum, çok korkuyorum" İnci ağlamaya devam etti
"Eninde sonunda öleceğiz İnci, yapacak bir şey yok. Ağlayarak zamanını kaybetme derim" Bu sözleri İnci'nin daha fazla ağlamasına sebep oldu
Başımla İnci'yi daha fazla incitmemesi için işaret yaptım. Tabi Ece ne kadar umursadı bilemiyorum, yüzüme bakmadan önüne döndü. Bu halleri beni korkutmaya başlamıştı. Hiç iyi değildi, hiç hem de. Dürüst olacağım, burada tek umursadığım oydu şuan. Evet hepimiz beraber büyüdük. Ama o ölümleri görünce benim de bakış açım değişmişti. Tek umursadığım Ece'ydi.
Birkaç dakika sonra Çiçek konuşmaya başladı.
"Anlatmak istiyorum, birileri bilsin istiyorum. Bakın benim astımım var, hastalık bana bulaşırsa anında ölürüm. Hatta bulaşmazsa da ölebilirim, yani her şekilde ilk ölenlerden biri olacağım. Bu yüzden bilin istiyorum, öldüğümde benimle beraber mezara gitmesini istemiyorum." Hiçbirimiz ne olduğunu anlamadık, ama devam et şeklinde başımızı salladık, gerçi Ece pek dinlemiyordu.
"Annem, ben doğduğumda çok küçükmüş. Babamla evli değillermiş ve dedem beni istememiş. Annem de benim yerime dedemi seçmiş. Beni bir çöp poşetine koyup çöpün kenarına bırakmış. Bir aile beni bulup bana birkaç ay bakmış. Çok ağlıyormuşum, annemi özlüyormuşum. Beni yurdun önüne bırakıp gitmişler. Tek suçum ağlamakmış, bir anne neden bir bebeği öldürmek ister... Benim suçum ne Ayla?" Ağlamaya başlamıştı "Benim suçum yoktu, hiçbirimizin suçu yoktu. Neden terk edildik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yokuşlar Ve Yok Oluşlar
Teen FictionSiz hiç 20 öğrencinin olduğu bir sınıfta gizemli bir şekilde karantinaya alındınız mı? Onlar alındı... • • • "Hala birkaç dileğin var, hepsini ben varken dilemeni isterdim ama maalesef diğerlerinde ben olmayacağım" Birkaç saniye durdu ve tekrar konu...