"...Bırak da biraz ağlayayım şimdi, doya doya öleyim izin ver..."
Sabah bacağımda ağrı ile uyandım, dün gece İnci ağlarken kucağımda uyuyakalmıştı, ve hala da uyuyordu. Normalde ben de bütün gece uyuyamamıştım ama sabaha doğru uykuya yenik düşmüştüm. Yavaşça kendisini sarsmaya başladım. Gözlerini kısıp bana baktı, sonra sanırım kucağımda uyuyakaldığını fark edip aceleyle dik bir pozisyona geldi.
"Kusura bakma, uyuyakalmışım"
"Sorun değil İnci, normalde uyandırmazdım ama saat öğleni geçiyor ve bence sınıfça konuşmamızı gerektiren konular var" Başını eğip yavaşça salladı
"Haklısın, konuşmamız gerek" Kafamı Ece'ye doğru çevirdim, o zaten uyanıktı, ben sabaha karşı uyuyakalsam da Ece hiç uyumamıştı.
Gözlerinin altı mosmordu. En yakın arkadaşımın, hatta kardeşimin bu halde olması canımı çok sıkıyordu, biraz da benim suçumdu sanırım. Çok ihmal ettim onu, belki de daha fazla yanında olsaydım bu hale gelmezdi. Kendisine doğru döndüm
"Ece?" Başını hızlıca bana çevirdi, dalgındı sanırım ve ben onun düşüncelerini bölmüştüm
"İyi misin?" Başını usulca salladı
"İyiyim, neden sordun?"
"Bilmiyorum, yani iyi gözükmüyorsun. Çok solgunsun" Omuz silkmekle yetindi
Hepimiz uzun süredir açtık, kantin bahçedeydi bu yüzden oraya çıkıp bir şeyler alamıyorduk içeriden. -1. katta bir yemekhanesi vardı okulun evet ama orada sadece masa, sandalye vb. şeyler vardı. Biz de buraya gelirken getirdiğimiz su ve atıştırmalıklarla yetinmeye çalışıyorduk.
İzel birden ayağa kalktı
"Bakın, dünden sonra hepiniz bir köşeye çekilemezsiniz, konuşmamız gereken şeyler var"
Herkes donuk bir şekilde İzel'e bakıp cevap vermemeyi sürdürüyordu.
"Bakmayın öyle, herkes gelsin şuraya, konuşacağız"
Kimse kalkmayınca ben ayaklandım
"İzel haklı, konuşacağız başka yolu yok" Yavaş yavaş herkes ayaklanmaya başladı
Herkes yere oturdu ve bir daire oluşturduk, eskiden bahçede çimlerin üzerinde daire şeklinde sınıfça oturup sohbet ederdik, o zamanlar en büyük sorunumuz kim kimi terk etmiş, kim nasıl aldatılmış olurdu.
Zaten ailelerimiz hakkında hiçbirimiz konuşmazdık, hoşlanmıyorduk. Snki hayatımız mükemmel gidiyor ve okul çıkışı rastgele bir kafede oturup sohbet ediyormuşuz gibi davranırdık. Hepimizin yüzünde bir hatta bazılarımızda daha fazla maske vardı. Ve şimdi o maskeler teker teker düşüyordu, düşmeye de devam edecekti...
Herkes oturduktan sonra ben konuşmaya başladım
"Dünden sonra konuşmamız gerektiğini düşündük"
Ahmet söze atladı, "cidden gerçek katilin sorduğumuz anda 'benim' diyeceğini falan mı düşünüyorsun Ayla, bu yüzden mi topladınız hepimizi cidden " Evet, Ahmet genellikle biraz sinir bozucuydu
Akay yavaşça kulağıma eğilip
"Biraz mı? Sözlükte sinir bozucunun anlamına baksak, Ahmet Arın yazar orada" diyerek fısıldadı
Ne! Ben bunu dışımdan mı söylemiştim, hızlıca etrafa bir göz gezdirdim, neyse ki kimse beni duymamıştı. Herkes cevap beklercesine benim yüzüme bakıyordu ama ben söyleyeceğim cümleleri bir türlü toplayamıyordum, bu yüzden konuşmayı devralması için Neva'ya başımla işaret ettim, Neva dediğimi anlayıp söze başladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yokuşlar Ve Yok Oluşlar
Teen FictionSiz hiç 20 öğrencinin olduğu bir sınıfta gizemli bir şekilde karantinaya alındınız mı? Onlar alındı... • • • "Hala birkaç dileğin var, hepsini ben varken dilemeni isterdim ama maalesef diğerlerinde ben olmayacağım" Birkaç saniye durdu ve tekrar konu...