28.10.2023
James bitkin hissediyordu. Bütün gece uyumamış Regulus'un başında beklemişti.
Bir ara polisler gelip ifadesini almıştı. Ne diyeceğini bilememişti.
Remus biraz dinlenmesi konusunda ısrar ettiyse de başarılı olamamıştı. James, Regulus böyle bir tehlike atlatmışken uyuyamazdı.
Demek bu yüzdendi onu kendisinden uzaklaştırma çabaları. Başı büyük beladaydı.
Peki neden? Ne yapmış olabilirdi ki? James ile aralarında pek yaş farkı yoktu. Regulus kimi bu kadar kızdırmış, korku dolu bir yaşama alışmak zorunda kalmıştı?
Doktorlar biraz geç kalınsa kan kaybından ölebileceğini söylediklerinde James midesinde bir bulantı hissetmişti. Elleri titreyerek ambulansı çağırması aklına gelmişti.
Adam arkadan gelip bıçaklamıştı. James o an Regulus'a o kadar odaklanmıştı ki yanlarında birisinin olduğunu fark edememişti.
Ayağa kalkıp hastane koridorunda yürümeye başladığında karşısında o akşam gördüğü çocuk vardı.
Regulus'un sevgilisi.
"Ben kahve almaya gideyim. İster misin Remus?"
Remus omuz silkti.
"Fark etmez."
James kantine inip kahveleri aldı. Oyalana oyalana gitmeye çalıştıysa da çok işe yaramadı planı. Oraya tekrar döndüğünde Remus, siyah saçlı çocukla sıkı bir sohbete dalmıştı.
James içten içe gıcık kapmıştı çocuğa. İçinde saçma bir kıskançlık vardı. Zaten Regulus ile tanıştığı günden beri duygularını anlamlandıramıyordu.
Remus'un kahvesini verdi, Remus uzanıp aldı siyah saçlı çocuğa verip izin istedi.
Sonra James'i kolundan tutup biraz ileriye doğru süreklercesine götürdü.
"Sen tam bir salaksın."
"Ne yaptım ki ben şimdi?"
"O çocuk muydu Regulus'un sevgilisi sandığın?"
"Evet."
"Abisiymiş."
James yok artık dercesine Remus'a baktı. Şaka falan olmalıydı dedikleri.
"N-nasıl ya?"
Remus, James'in düşünmeden karar verdiğinin farkındaydı ve bundan ders alması için onun başına kakmaya hazırdı. Devam etti.
"Adı Sirius. Sirius Black. Bizimle aynı yaşta. Gerçekten yakışıklı çocuk. Neden kıskandığını anlayabiliyorum. Adam çok çekici."
James arkasına dönüp bir Sirius'a bir de Remus'a baktı. Sonra ikisinin sevgili olduğunu düşündü. Remus'un hiç sevgilisi olmamıştı. Başarısız olan flörtleri haricinde.
Belki de yakışırlardı. Kim bilir?
Aklına gelen şeyle tekrar Remus'a döndü.
"Kardeşinin başındaki beladan haberi var mıymış?"
Remus arkadaşına yaklaştı.
"Tam olarak bana ne olduğunu anlatmadı. Sadece bunun olacağını biliyordum tarzında bir şeyler mırıldandı."
James derin bir of çekti. Ne olduğunu bilmemek kafasını yiyip bitiriyordu. En iyisi Sirius'a olanları sormaktı. Ama nasıl yapacağı konusunda tedirgin olmuştu. Hangi sıfatla gidip soracaktı?
Onun yanına gidip konuşması gerektiğini kendisine tekrarladı. Birkaç saniye sonrasında Sirius'un yanında oturuyordu.
"Sen James olmalısın." Sirius hiç tereddüt etmeden söyledi bunu. James şaşırmıştı bu kadar kesin konuşabilmesine.
"Evet." diyerek onayladı.
"Regulus senden bahsetmişti. Ayrıntılı bir şekilde olmasa da az çok adını duydum." duraksasa da devam etti. "Neler olduğunu merak ediyorsundur. Bunu sana anlatması gereken ben miyim emin değilim. Regulus'un anlatması daha mı iyi olur diye düşündüm ama anlatırsa kardeşimin kendini toparlayabileceğini de düşünmüyorum."
James kaşlarını çattı.
"Çok mu kötü?"
Sirius iç çekti.
"Çok kötü."
________________________
Kelime sınırına ulaştığımız için burada kestim.
Sonraki bölümü hemen atmaya çalışacağım.
Sonunda öğreniyoruz.
Kendinize çok iyi bakın. Görüşürüzzz.<333