2.5

226 22 34
                                    



"This will haunt you forever in nights' color, with eyes like rain

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"This will haunt you forever in nights' color, with eyes like rain..."






Evet, yine uyuyamadım. Ancak bu sefer kâbus falan yoktu, kafamı kemiren düşüncelerden dolayı uyuyamadım. Bunu ben yapmıyordum, son zamanlarda sanki vücudum ve zihnim benim iznim olmayan şeylere tepki veriyorlardı. Kendi bedeninde söz hakkı olmayan bir esire dönüşmüştüm âdeta. Bu yüzden odada dolanırken, -yine kendi isteğim ve bilincim dışı- onun ruhunu soludum. Geç olmadan kafamı yine allak bullak edecek şekilde ruhunun kokusunu derince içime çekerken buldum kendimi. Mutfaktaydı...

Yine ve yine kendi isteğim dışı odadan çıktım ve mutfağa doğru ilerledim koridorda. Tam kapının önünde durmuştum ki hafif bir gülme sesi duydum. Daha çok hayâl kırıklığıyla çıkan anlamsız bir tonlama gibiydi sesi. Ve tabii ki tanıdım, yaklaşık bir haftadır aynı sesin türevlerini duyuyordum zaten. Yine bir aradalardı, -muhtemelen- yan yanalardı.

"Bundan söz edemem." Daha demin ruhunu soluduğum, ne kadar özlediğimi hissetsem de sesini duymaktan nefret ettiğim -aynı zamanda her an duyma ihtiyacı içinde olduğum- adam. Neyden söz edemiyordu acaba?

"Kıskanç olduğunu zannetmiyorum." Benden mi bahsediyorlardı?

"Kıskanmıyor zaten." Homurdanmasıyla istemeizce dudaklarım kıvrıldı. Benden bahsettiklerine emin olmuştum çünkü yalnızca benim hakkımda hoşuna gitmeyen şeyler konusunda huysuzca homurdanırdı. Şu anda kaşlarını çattığına emindim. "Ben de onu kıskandırmak niyetinde değilim. Kendi yoluma bakmayı deniyorum." Kendi yolu neydi acaba?

"Peki Rogers neden kıskandığını söylüyor?" Rogers kıskandığımı mı söylüyordu? Sanırım ölüm vakti gelmişti, çok bile tolerans gösterdim.

"Sen Rogers'ın her dediğine inanacak mısın? Venus öyle birisi değil. Sıradan birisini kıskanacak kadar ilgi manyağı değil." Bu konuda haklı olduğu kadar haksız olması sinirime dokunmuştu çünkü aksi durumda ilgi manyağı konumuna düşmek istemezdim. Bir hafta boyunca yoklarmış gibi davranmıştım, onlarla göz göze geldiğim anda da -gelmemek için çabaladıktan sonra- umursadığım yanılgısına düşmemeleri için kusursuzca gülümseyip selam vermiştim.

"Takıntılı bir eski sevgiliden daha iyidir."

"O benim sevgilim değildi, hiç olmadı."

"Her şekilde bana kolaylık sağlıyor." Kolaylıktan kastını anlamıştım ve Bucky'nin de gayet açık şekilde anladığına emindim.

"Yelena, bunları konuştuk."

"Onu unutacaksın, doğru aşk olmadığına eminim."

Buna sen mi karar veriyorsun? Tüm sinirlerime akın eden yakıcı öfkeyi damarlarımda hissederken sakinliğimi korumaya çalıştım.

Bucky'nin ne cevap vereceğini merak ettiğim kadar, o cevaptan korktuğum için konuşmasını beklemeden içeri daldım. Başarılı bir şekilde ikisini de görmeme şaşırmış numarası yaptıktan sonra Bucky'nin kalçasını yasladığı tezgâha ilerledim. Bakışlarını yoğun bir şekilde üzerimde hissederken iç çekmemek için zor tutuyordum kendimi.

bir bardak su içtikten sonra bardağı geri bıraktım ve Bucky'nin vücuduna temas etmemeye çalışarak (!) kapıya doğru yürüdüm. İç çektim sessizce. Evet, bipolar gibi davranıp yürürken bedenimin bedenine temas etmesine izin vermiştim. Üstelik giderken de, "İyi geceler size." demeyi unutmamıştım.

mutfaktan çıkıp koridora geçiş yaptığım anda iğrenç bir pişmanlık zihnimi esir aldı. En başından oraya gitmemeliydim, söz vermiştim. Verdiğim sözleri tutmaz olmuştum ben, neler oluyordu bana?

Ardımda ayak sesleri duyarken o olduğunu adım gibi bildiğim için adımlarımı hızlandırdım. Hayır, şu an onunla yüzleşemezdim. Varış noktasına az bir farkla birinci olarak vardığımda derin bir nefes alıp kendiöi odaya attım ancak kapıyı kapatacağım esnada bana engel olmuştu.

"Sorun ne?" diye sordum normal davranmaya çalışarak. Ancak yüz ifadesi fazlasıyla rahatsızlığını yansıtıyordu. "Bir şey olmamış gibi davranmayı keser misin? İğrenç hissettiriyor."

Derin bir nefes verip kapıyı açtım ve geçmesine izin verdim. "Nasıl davranmamı istiyorsun?"

"Açık olmanı istiyorum." Tanrım, yeterince açık değil miydim zaten?

"Ne konuda?"

Bana doğru birkaç adım attığında yerimde sabit kalmaya çabaladım. "Az önceki tavırların konusunda." Al işte, yine her şeyi berbat etmiştim. Belki de bana karşı olan düşünceleri değişecek, bir ilgi manyağı olduğuma karar verecekti.

Söyleyecek bir şeyim olmadığını anlayınca pes etmiş gibi nefes verdi. "Seni tanımasam kıskandığını düşüneceğim." Ya haklıydı ya da beni tanımıyordu.

"Bu konuda hemfikirsek tartışacak bir şey yok demektir."

"Yapma."

"Neyi yapmayayım?"

"Her defasında aynısını yapıyorsun." Birkaç adım daha attı ve şimdi gözlerinin derinliğini görebileceğim kadar yakınımda. "Söyleyecek onca şeyin varken hepsini kendine saklıyorsun. Seni konuşturmak hiçbir şekilde mümkün değil."

"Ne demek oluyor bu?" diye sordum, ben yine neden söylediklerinin hiçbir kelimesini anlamamays başlamıştım. İçimden bir ses anladığımı ancak anlamazdan geldiğimi söylüyordu, ama emin değildim.

"Anlatmanı bekliyorum, tek kelime etmiyorsun. Bu sefer konuşman için ben ortaya bir şey atıyorum ve bunda da kendi içine saklanıp beni yine suskunlukla cezalandırıyorsun."

"Öyle bir şey yapmadığımdan eminim." Ellerini saçlarından geçirip arkasını dönerek odada volta atmaya başladığında oldukça öfkeli görünüyordu. Ne söylesem kızıyordu zaten, benimle ilgili olduğunu sanmıyordum.

"İşte yakalanınca da bu şekilde gözlerine soğuk duvarlar örüp bir robot gibi konuşuyorsun!" Metal elini yumruk hâline getirip duvara darbe indirdiğinde kaşlarım çatılmıştı. Böyle barbarlaşacaksa, odamdan çıkmasını tercih ederdim. "Günlerdir benden kaçıyorsun, özgürce susabilmek için!"

"Ya da!" diye bağırdım göçük oluşturduğu duvara kısa bir bakış atarken. "Söyleyecek bir şeyim olmadığı için susuyorumdur, olamaz mı! Bunu kabullenip beni rahat bırakman gerekiyordur belki de."

Öfkeli bakışları dağıldı, yenilgi içinde bakmaya başladı mavileri. "Senin her zaman söyleyecek bir şeylerin olur..." Yanımdan geçip gittiği sırada, "Belki de gerçekten kendi yoluna bakman gerekiyordur." dedim kararlılıkla ancak bunun asıl istediğim olduğundan emindim.

Söylediğim şeyle adımları durdu, ancak bana dönmedi. Bir kaç saniye öyle durduktan sonra sinirli adımlarla koridorda yürüdü. Bu sefer gerçekten yoluna bakacağını hissediyordum ve bu da gerilmemi sağlıyordu ancak tıpkı diğerleri gibi bu hisleri de hissedemeyeceğim kadar derinlere gömdüm.

İşler en azından normal gidebilecekken ben yine rahat batmış gibi daha da karmaşıklaşmasını sağlamıştım...














Yazım yanlışları için kb, gerçekten uzun bir zaman sonra tekrar merhaba...

Sevildiniz<3

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Moth To A Flame ~Bucky BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin