25. BÖLÜM AĞABEY

31 8 0
                                    

"İnanmıyorum, sensin."

Gergin şekilde ayağa kalkıp karşımdaki kişiyi tanımamış gibi baktım. Tanımasam daha iyiydi. Hayır ben değilim! diye bağırmak istemiştim.

"Pardon, çıkaramadım." Saçma şekilde söylediğim söz Erhan'ı gülümsetmişti. Bu ülkücü reisi nereden çıktı ki?

"Üniversiteden hatırlamadın mı?" Bana birkaç adım yaklaşıp dibime girince geri çekildim ama çarptığım şeyle durmak zorunda kaldım. Kafamı çevirince karşısındaki adama ölümcül bakışlar atan Emir ile karşılaştım.

"Ben seni hatırlamadım." dedi Emir sertçe. Umarım gerginlik büyümeden biterdi çünkü birazdan çiftler içeri girecekti ve herkesin bakışlarının bizim üzerimizde olması iyi olmazdı. Şimdiden birkaç meraklı akraba bakmaya başlamıştı.

"Ben de zaten Yonca'nın beni hatırlayıp hatırlamamasını sormuştum." dedi Erhan kollarını önünde birleştirirken.

"Önemi yok yani seni hatırlayıp hatırlamamasının." dedi Emir sertçe. Bu sırada da uzanıp elimi tutmuştu. Erhan'ın gözü elimize kayınca hafif gülümsedi.

"Senin burada ne işin var lan!" Cem'in sesi ile Erhan arkasını döndü. Onu görünce gülümsemesi genişlemişti.

"Vay Cem, hala Yonca'nın etrafındasın demek."

"Ben onun yanından hiç ayrılmadım esas senin ne işin var burada?" Cem meydan okurcasına konuşunca Emir şüpheli şekilde bana baktı. Erhan'ın kim olduğunu merak ediyordu.

"Kız tarafı hiç misafirperver değil, benim kardeşimle nişanlanıyor Ece. Senin kuzenin olduğunu burada öğrendim Yonca." Duyduğum şeyle şok olmuştum.

"O asker senin kardeşin mi?" diye şaşkınca sordum.

"Aksi mümkün mü?" dedi Erhan.

"Ne saçma bir söz, bunu nereden anlayacağız?" diye sordu Emir.

Haklıydı?

"Damadı görünce abisinin yakışıklılık ve karizmasını aldığını hemen anlarsınız." dedi Erhan. Bu çocuk hep bu kadar itici miydi?

"Hadi Yonca, biz oturalım." Belli ki Emir'in de en az benim kadar tahammülü kalmamıştı. "Yoksa ailenin gözünde pek de iyi birisi olmayacağım." Son cümlesini kulağıma eğilip kısık sesle söylemişti.

"Aynen biz oturalım." Emir'i çekip giderken Cem hala sert şekilde Erhan'a bakıyordu. Bu şekilde gitmemiz Erhan'ı bozmuştu ama sesini çıkarmadan hızla o da ilerledi.

Bizimkilerin gözünden uzak bir yere geçip oturduk. Emir'in sandalyeyi sertçe çekip oturması ile devam eden gerginliği ile bir kez yutkundum. Cem de gelip masamıza oturmuştu, o da sinirle ayağını sallıyordu.

"Anlat.'' Emir'in bana bakmadan etrafi süzerek söylediği şeyle hafifçe arkama yaslandım. "Atlamadan ve hiçbir şeyi değiştirmeden."

"Şey..."

"Hayır öyle değil, gerçek haliyle." Tereddütle başladığım için gayet net şekilde sözümü kesmişti.

"Aslında çok da önemli değil, üniversitede bana çıkma teklif etmişti ve ben de kabul etmemiştim. Bu kadar..." dedim hızla. Emir'in bir kaşı kalkmıştı.

"Yaklaşık yedi kere..." diye atladı benim geri zekalı arkadaşım.

Emir bu defa kaşlarını çatarak bizden uzakta duran ve ara ara bana bakan Erhan'a baktı. "Peki onu yedide durduran ne olmuş?" diye sordu.

"Adam toplayıp bir güzel dövdüm." dedi Cem.

Dayak yiyen sendin ama canım ya...

"Aferin iyi yapmışsın, galiba bugün de ben yapacağım." Hala delici bakışlarını Erhan'ın üzerine göndermeye devam ediyordu.

BULDUĞUN YERDEYİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin