4. BÖLÜM DİŞ PERİSİ

311 101 15
                                    

Yatağımda bir sağa bir sola dönüp durdum ama bu gece uyuyamıyordum. Emir Bayar ile tanıştığımdan beri içimdeki huzursuzluk geçmiyordu. Garip davranışları bir yana aldığı kararlar da garip ve anlamsızdı. Onun çevresinde olan insanlar hiç mi bu adamı sorgulamıyorlar? Gerçi korkutucu bakışları insanların yanına yaklaşmasına izin vermiyordur, Selim Bey dışında yanında kimse olmamasından belli. Yeni bir problem dalgasının yaklaştığını seziyor ve korkuyorum. Bu arada yatağımın kenarındaki telefona uzanıp mesajlar kısmına baktım. Sanki bu Emin Işık da bir anda ortadan kaybolmuş hiç var olmamış bir kişiydi. Kendi kendime aklıma getirmemem için telkin verip uyumaya çalıştım.

**

Sabah evden çıkarken annem elimdeki poşetleri sordu. Ona hediyeleri yetimhanedeki çocuklara götürdüğümü söyleyince gözleri doldu.

''Yonca canım kızım, arada insanlığa faydalı şeyler yaptığını görmek beni mutlu ediyor,'' deyip elindeki kahvesini içmeye devam etti. Her durumda annemin benimle uğraşmasına alışmıştım, ben olmasam canının çok sıkılacağı kesin, sevgisi böyle belli olurdu onun.

**

Selim Bey ile telefonda konuştuktan sonra derginin önünde beklemeye başladım, bunu o rica etmişti. En azından patronundan daha kibar olması benim için önemliydi. Az sonra siyah ve görebileceğim en lüks araba aniden önümde durdu. Garip bir şekilde bakarken, eminim derginin büyük camından da bakan seyirci çoktu, camı indiren adamın yüzü ile karşılaştım.

''Beraber gidelim Yonca Hanım, ne de olsa aynı yere gidiyoruz,'' diyen Emir Bayar tam anlamıyla şoka uğramama neden olmuştu. Belki nazik olmaya çalışıyordu ama yüz ifadesinin robotluğu buna izin vermiyordu. Ona böyle bakarken en son ne zaman gülümsediğini merak ettim. Ben böyle cevap vermeden bakarken Emir Bayar gözlerini devirdi.

''Yonca Hanım poşetleri alayım,'' diye yanımda beliren Selim Bey cevap almadan elime uzandı. Ben daha cevap vermeden poşetler elimden gitmişti bile. Hızlı şekilde poşetleri bagaja yerleştiren Selim Bey tekrar önümde belirip kapıyı açtı ve kibarca ''Buyurun lütfen,'' dedi.

Ben açılan kapının ön koltuğun kapısı olması için içimden bildiğim tüm duaları okurken ''Bütün gün sizi bekleyemeyiz,'' diyen Emir Bayar'ın sesine döndüm. Ve dualarımın kabul olmamasının üzüntüsü ile arka koltuğa geçip oturdum.

Selim Bey'in sessiz şekilde arabayı hareket ettirmesi ile içinde bulunduğum arabanın konforuna hayran kaldım diyebilirim. Göz ucuyla yanımda oturan adama bakıp halini anlamaya çalıştım ama bir robot edası ile kaskatı kesilmiş camdan dışarı bakıyordu. Gerçekten bu durumunu yorumlamak çok zordu. Henüz ağzımı açıp tek kelime etmediğimi hatırlayınca bir şeyler söylemeye karar verdim, olabildiğim kadar kibar şekilde.

''Buraya kadar gelip zahmet etmeseydiniz Emir Bey, ben gelirdim. Mahcup oldum gerçekten,'' dedikten sonra gözümü dikip beklemeye başladım. Acaba yapmacık saygımı anlamış mıdır?

''Hayır, yolumuzun üstüydü,'' diye yavaşça başını çevirip konuştu.

İlk defa bu kadar yakından bu adama bakıyordum, donuk siyaha yakın gözlerini çevreleyen kirpiklerinin uzunluğu robotluğunu biraz da olsa azaltıyordu. Yüzü bana böyle bakarken gerçekten yakışıklıydı ama yine aynı o hissi yaşadım. Ben bu adamı kesinlikle bir yerden tanıyordum ama nerden? Hayır çevremdeki erkekleri düşününce bu kadar yakışıklı birini görsem unutmazdım. Ayrıca bana bakışları bugün daha farklıydı. Meraklı ve derin bir ifade vardı yüzünde. Birkaç saniyelik bu bakışlardan garip hissedip pencereye döndüm. Göz ucuyla bakınca onun da pencereye döndüğünü gördüm.
**

Yetimhaneye girdiğimizde etkinlikten yeni çıkan çocuklar bizi görünce neşeyle koştular. Kimisi altı kimisi yedi yaşında onlarca çocuk etrafımızı sardı. Onların gözlerindeki bu özlem dolu sevinçler yüreğimi acıtıyordu çünkü hiçbiri burada olmayı hak etmiyordu. Her ne kadar güzel bakılsalar ya da eğitim alsalar da eksikliğini hissettikleri aile ortamı bir yanlarını buruk bırakıyordu. Ellerimizden tutup arka bahçeye doğru bizi sürüklemeye başladılar, geleceğimizi öğrendikleri için minik bir etkinlik hazırlamışlar. Onlarla giderken şok olacağım bir görüntü ile karşılaştım. Emir Bayar'ın yüzünde gülümseme vardı. İlk defa onu gülerken görmüştüm ve gerçekten ona yakışıyordu. Elini tutup onu sürükleyen çocuğa gülümseyerek bakıp bir şeyler söylüyordu. Demek ki Emir Bayar'ın zayıf noktalarından birisi çocuklardı ve bunu bugün öğrendim.

BULDUĞUN YERDEYİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin