**** Yonca Deniz ****
Bazı anlarda sözlerim kalbime ne diyeceğini bilemezdi. Bazı anlarda dilim de lâl olup sözcükleri hapsediyordu. Ama bu gece suskun olan sadece bendim. Çünkü ne yapacağımı bilmiyordum. Konağa gelen haberle Emine Hanım başta olmak üzere önüme çıkan herkes acıyla feryat edip ağlıyordu.
Halit Bayar bu kadar sevilen biriymiş demek...
Henüz hastahaneden haber gelmemişti. Henüz ne Emir ne de Selim gelmemişti. Henüz Halit Ağa ölü mü sağ mı kimse bilmiyordu...
Ama her yere çöken kasvetli hava pek de güzel haberler olmadığını gayet net gösteriyordu. Herkes aşağı bahçede beklerken ben de verandada durmuş gergin şekilde adımlıyordum. Emir'e ulaşamamak beni çok huzursuz ediyordu. Neco onun iyi olduğunu arayıp söylese de gözlerimle görüp kendim teyit etmek istiyordum. Ama fiziksel olarak iyi olsa da ruhen iyi olmadığına adım gibi emindim.
Telefonum çalınca korkuyla irkilip hemen elime aldım. Hissetmiş gibi Aslı arıyordu. Yanımızda olmasa da bazı şeyler içine doluyor gibiydi. Onu da çok özlemiştim.
"Alo, Aslı..." Neden sesim titriyordu?
"İyi misin Yonca? Her şey yolunda mı?" Aslı'nın sesi de benim sesimdeki gerginlikten nasibini almıştı.
"Hiçbir şey yolunda değil, çok kötü şeyler oldu Aslı..."
Uzakta olan birisiyle daha ılımlı ve sakin konuşmak gerekirdi. Özellikle bu kişi yakın zamanda yaralanıp ölümden dönmüşse... Ama ben ne yapıyorum? Tam tersini... Ama içimdekileri birisine anlatmazsam patlamak üzereydim.
"Şimdi sakin ol, bir yere otur ve tane tane anlat bana. Derin bir nefes al, içinde biriken şeyleri dışarı sal. Seni dinliyorum." Aslı yanımda olmasa bile sadece sesiyle bana iyi geliyordu. Dediğini yapıp derin bir nefes aldım.
"Emir, babası ile konuşmak istiyordu. Yani benim bilmediğim şeyler dönüyor sanırım. Ama konuşması pek iyi geçmedi galiba, Serhat Ovalı geldi bir de... Emir onunla gitti... Sonra haber geldi, Halit Bayar vurulmuş..."
"Ne!" Şimdi sakinliğini kaybetme sırası Aslı'daydı. "Nasıl ya?! Kim vurdu? Durumu nasıl? Diğerleri iyi mi?" Aslı'nın diğerleri ile özellikle Selim'i kast ettiğini biliyordum.
"Emir ve Selim iyi ama daha haber yok. Yani gelmediler." Cümlem bittiği anda büyük bahçeye hızla giren iki arabayla durdum. "Geldiler Aslı..." Aslı nefesini tutarken ben de tutmuştum.
Arabadan Neco inip Emine Hanım'ın yanına gittiğinde kulağıma ulaşan çığlıkla cevabımı almıştım. "Ölmüş..." Aslı'ya ulaştığını bildiğim sesimi zor duymuştum. Aslı beni duymuştu çünkü derin bir ağlama sesi kulağıma ulaşmıştı.
"Yonca sakin olup Emir'in yanında olmalısın. Ben ilk uçakla geliyorum, sabaha yetişirim. Şimdi kapatıyorum."
Telefon kapanmıştı ama ben bir cevap vermemiştim. Gözlerimden yaşlar akarken bahçedeki acı dolu çığlıkları dinliyordum. Bir yandan da tuzlu göz yaşı ile yanan gözlerim siyah arabadan ağır şekilde inen Emir'e bakıyordu.
Kan vardı üzerindeki gömlekte... Siyah dalgalı saçları dağılıp alnına düşmüştü... Çok yorgundu. Yanında duran Selim ona destek olmak istercesine bir adım kımıldamıyordu ama o da bitik görünüyordu. İkisi de dağılmıştı. Emir annesine bakıp sıkıca gözlerini yumdu, neden onun yanına gitmiyordu? Başkaları annesine teselli verirken o neden soğuk bakıyordu?
Adımlarım beni ona yaklaştırırken, büyük sarı ışığın aydınlattığı yüzüne baktım. O da o an bana döndü... Yorgun bakışlarının arkasındaki kasvetli parıltıyı fark edince karşımdaki kişinin Emir değil Emin olduğunu fark ettim. Ama bitik bir Emin... Her ne yaşanmışsa mahvolmuş duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULDUĞUN YERDEYİM
General Fiction"Yüreğinin kapılarını benden başkasına açamazsın! Bu ben bile olsam..." "Bu sözüyle deli olduğunu düşünebilirdim ama o an anladım ki bu iki adam birbirinden farklı, birbirini kıskanacak kadar da aşık..." ** "Sırrımı bildiğin için yanımdan ayrılamazs...