22. BÖLÜM ACININ RENGİ

41 8 0
                                    

YONCA DENİZ*******

Bazen sadece bir adım atmak sonsuz adımların başlangıcı olurmuş. Ben Emir ile ona ve aileme yardım etmek için bir anlaşma yapmıştım sadece. Bu anlaşma kimsenin zarar göreceği bir şey olmamalıydı. Ya da Emir'in hayatında tehlikeler böylesi etrafını sarmamalıydı.

Göz yaşlarımı bastırmaya çalışırken kollarımda yatan adama baktım. Şu an Emir'in gittiğine emindim. Beni ve Aslı'yı bulmuş, son anda pes etmişti. Emin'in gözlerini açmasını beklerken önümdeki korkunç manzaraya baktım. Selim üzerindeki ceketi çıkarmış Aslı'nın kalbine yakın bir yere bastırıyordu. Her şey karışmıştı. Emir yere düşerken aynı anda Aslı da yere düşmüştü. Nereden çıktığını anlamadığım Metin Alakurt da yerdeydi. Hızla içeri giren Serhat Ovalı silahı direkt ona doğrultup alnına bir delik açmıştı. Kendimde olduğumu düşünmüyordum. Çünkü silah sesinden bile korkan ben bu kadar şey yaşayıp da normal kalamazdım. Canım yanıyordu.

Tekrar Aslı'ya döndüm. O sırada bir sürü insan içeri giriyordu. Kollarımdaki adam kıpırdamaya başlamıştı. O gözlerini açana kadar ben gözlerimi yumup kendime gelmeye çalıştım. Saatlerdir yaşadığımız şeyler aklıma dolmaya başladı.

Sadece güzel bir akşam yemeği için toplanmıştık. Aslı ile sevdiğimiz adamlar için hazırlanmıştık. Ama o adamların çevresi bizim düşündüğümüzün çok ötesindeydi. Ve kötüler her zaman başka adamların zaaflarını hedef alırlardı. Emir'in ve Selim'in zaafı olmuştuk Aslı ile.

Restoranda bayılmadan önce duyduğum sesin sahibi Bora'ydı. Bunu sallanarak hızla gittiğimiz arabanın içinde gözümü açınca fark etmiştim. Aslı henüz uyanmamıştı ama ben önden gelen sesleri duyuyordum. Adamın birisi "bize yardım etti ama o salağa yardım edecek kimse olmadı." demişti. Bir diğeri de "Yok kıza bir şey olmayacak diye tutturdu, şimdi de kurşun onun sol tarafında. Eski fabrikaya yönlendirme olunca zaman kazanırız." demişti. Başımdaki ağrıdan dolayı söylemeye çalıştıkları şeyleri tam olarak anlayamıyordum. O an hava sıcak olmasına rağmen üşümüştüm... Emir'e bir şey olacak diye deli gibi korkmuştum... Ailem gittikleri yere ulaştı mı diye düşünüp ağlamıştım...

Aslı da kendine gelince ikimizi bu eski binaya getirip bağlamışlardı. Filmlerde gördüğüm o heyecanlı kaçırılma sahneleri aslında ne kadar iğrençmiş onu öğrenmiştim. Başkasının zaafı olmak ne kadar zormuş onu öğrendim...

"Merak etme gelecekler,'' demişti Aslı ama benden daha kaygılı ve daha çok korkuyordu. "Selim'e bir şey olmasın," diye mırıldandığını duymuştum.

Selim için ölmeyi göze alacak kadar seviyordu. Onun için ölecek kadar onu kaybetmekten korkuyordu.

Her şey birbirine girmişti. Ne olanları anlayabiliyor ne de yaşadığımız şeylere tepki verebiliyordum. "Patron buna kızacak," demişti birisi Metin Alakurt'a. Demek ki onun da üstünde birisi vardı ve onun izninden bağımsız hareket etmişti bu adam. Adam değildi gerçi... İnsan bile değildi...

"O kendi meselesine baksın, benim derdim Emir pisliği," demişti Metin Alakurt. Bunları Emir'e anlatmam lazımdı ama Emir en olmadık yerde gitmişti.

Göz yaşlarımı silip kollarımda gözlerini açan adama baktım. Şaşkın ve titreyen gözleri onun kim olduğunu belli ediyordu.

"Emin," dedim kısık sesle. Yavaşça bana bakıp tebessüm etti ama sonra halimi fark etmiş olacak ki kaşları çatıldı.

Kafasını kaldırıp etrafına bakındı ve şokla tekrar bana baktı. Tekrar diğerlerine baktı. "Ne oluyor amına koyayım!" diyerek sinirle ayağa kalktı. Onun ardından ben de yavaşça ayağa kalkmıştım. "Aslı!" Endişe ile bağırarak yerde yatan Aslı'yı kucağına alıp kalkan Selim'e koştu. Selim bir süre Aslı'nın hemen kalbinin yanından akan kana ceketini bastırmıştı, şimdi nazik şekilde kucağına almış yürümeye başlamıştı.

BULDUĞUN YERDEYİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin