29. BÖLÜM BİR YAZ KADAR

44 8 0
                                    

Emir babasının mezarının başında toprağını sıkarken ben uzaktan onu izliyordum. Sabah kendine geldiğinde ilk yaptığı şey Neco'yu aramak olmuştu. Ardından Neco gelmiş ve uzun süre bizden ayrı yerde bir şeyler konuşmuşlardı. Aslı, Neco ile konağa dönerken ben Emir'in yanından ayrılmak istememiştim. Aslında Emir ilk önce bana da Aslı ile gitmemi söylemişti ama ben onun yanından ayrılmamak için inat etmiştim. Garip şekilde bana soğuk bakması canımı acıtmıştı ama sessiz kalıp onunla gelmeme izin vermişti.

Babasının cenazesini kaçırdığı ve tüm korkunç anılarını hatırladığı için büyük bir öfkenin içinde olduğunu tahmin ediyordum. Çünkü bakışları çok sert ve ölümcüldü. Sırtımı arabaya yaslayıp öylece onu beklemeye devam ettim.

Daha sonra duyduğum sesle olduğum yerde dondum kaldım. Öyle bir çığlık attı ki değil bir başkası kendi ruhu bile bedeninde duramazdı. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Adım atmaya korkuyordum.

Bıçak darbesi mi bu kadar kanatırdı kalbimi yoksa senin gözyaşların mı?.. Bilmiyorum Emir...

Kaç dakika öylece durduk bilmiyorum ama Emir yavaşça ayağa kalkıp bana doğru gelmeye başlayınca ben de olduğum yerde kıpırdandım. Emir yüzüme bakmadan arabaya binince dudaklarımı dişleyip ben de ardından bindim. Şu an acı çekiyor Yonca, ona zaman ver... Kendi kendime söylediğim şeylerle sakin kalmaya çalıştım. Emir gerçekten de şu an çok acı çekiyordu ve gözünün beni görmemesi normaldi. Ama onun acısına ortak olup paylaşmak isterdim. Biraz olsun azalsın diye... Ama bana bakmadı, gözünü bir saniye bile yoldan çekmedi. Ben de ağzımı açıp tek kelime edemedim. Onunla tanıştığımız ilk zamandan beri ilk defa ona karşı bu kadar çekingen hissediyordum. Çünkü ilk defa bu kadar öfkeli görünüyordu.

Konağa yaklaşınca kapılar açılmış adamlar arabanın etrafına dizilmişti. Dün bıraktığım gibi hatta daha kalabalık şekilde karşılamıştı konak bizi. Emir arabadan inmeden önce bir saniye kadar yüzüme bakıp ardından sağ elindeki yüzüğe baktı. "Dadımın yanından ayrılma." Tek söylediği bu olmuştu ve sert şekilde arabadan inmişti.

Yutkunarak arabadan inip meraklı ve bazılarının kınayıcı bakışları arasında konağa ilerledim. İçeri girince Aslı'nın, Emine Hanım'ın yanında durduğunu gördüm. Kadın çok kötü görünüyordu. Emir'in dadısı da onların yanındaydı. Onlara doğru ilerleyip kalabalığın içinden sıyrıldım. Konağın bahçesine bakan büyük pencerenin önünde dışarıya korkuyla bakan kadının yanına oturdum.

"İyi misiniz?" diye sordum.

"Öğrendi mi?" Emine Hanım'ın korkuyla sorduğu şey üzerine Aslı'ya baktım. Galiba sorduğu sorunun ne olduğunu ikimiz de biliyorduk.

"Geç bile kaldı, yıllarca başka bir kadına anne dedirttiniz masum çocuğuma." Yaşlı dadının kısık ama sert şekilde söylediği şeyle Emine Hanım ağlamaya başladı. Aslı onun kolunu okşarken ben ne yapacağımı bilmiyordum. Aniden patlayan silahla herkes olduğu yerde korkuyla nefesini tuttu.

Hepimiz pencereden dışarı bakınca sağ kolunu havaya kaldırmış ateş edenin Emir olduğunu gördük. Bedenim korkuyla titremeye başlarken gözümle etrafı taradım. Resmen Selim'in iyi olup olmadığını merak etmiştim. Çünkü Emir'in öfkesi şu an çok kötü şeylere mâl olabilirdi. Ama Selim, Emir'in arabasının yanından sert ifadesi ile bekliyordu. Tekrar Emir'e çevirdim bakışlarımı. Bahçede toplanan bir sürü insan ona bakıyordu. Sağ eli hala silahı tutarken havadaydı.

"Herkes duysun! Babamın katili benim için Serhat Ovalı'dır! Bundan sonraki hayatımda ondan intikam alacağıma yemin ederim!" Tekrar silahı ateşledi. Eli titrememişti bile. Herkes Emir Ağa'ya bakarken ben sevdiğim adama baktım.

BULDUĞUN YERDEYİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin